29 Kasım, 2009

1 Numaralı Balat #2


  Arturo Benedetti Michelangeli, kusursuzu arayan ve dolayısıyla üzerine eğildiği her eserde mükemmeli yakalamış, takıntılı bir piyanisttir. Vladimir Horowitz gibi, o da Chopin’in 1 numaralı baladını (op.23 no.1) olağanüstü çalmıştır. Başka bir yazımda uzun uzun anlatacağım bu İtalyan, Lang Lang gibi gülünç insanlarla aynı yüzyılda doğduğu için oldukça da şanssızdır. Klas kelimesi, sıfat olarak bu adama yakışmaktadır; şüphesiz bu adam üstün niteliklidir.


Arturo Benedetti Michelangeli, Chopin's Ballade No. 1 in G minor, Op. 23

.

22 Kasım, 2009

Fransız Kadını


  Ahmet Haşim’in, “Bize Göre” ve “Seyahatte” başlıkları altında İkdam gazetesinde yayımlanan yazılarının toplandığı eseri Bize Göre‘nin (hatırladığım kadarıyla Alkım Yayınevi basımına sahiptim) 104. sayfasında şu tespit (uzun zaman önce kaydettiğim bu cümlelerin yazı başlıklarını not almayı unuttuğumu itiraf edeyim) yer almaktadır:

“Kadınlar için gerçek çekiciliğin ezeli ilkesi, bize göre daima şundan ibaret kalacaktır:

Çok konuşmamak ve yılışmamak.”

  Birkaç sayfa sonra ise, bahsi geçtiğinde çoğumuzun zihninde belirli bir çağrışım yaptığını düşündüğüm (muhtemelen aklınıza bir de sinema oyuncusu geliyordur) Fransız kadınıyla ilgili şu cümleler yer almaktadır:

“Gayet sade giyinen hatta kıyafetçe ilkel bir şekil oluşturan bu çoğunlukla henüz saçlarını kestirmeyen kadının bütün tehlikeli çekiciliği, ağırbaşlılığından, saflığından, konuşmasından ve bilhassa o anlatılmaz cilve ve edasından geliyor. Bunlar, bütün dünyanın en güzel kadınlarına, Parisli kadının cesaretle meydan okuyabilmesi için yeterlidir.
---
Fransız kadını dünyanın diğer kadınlarını sırma ve ipekten örülmüş en sihirli kıyafetlere soktuktan sonra, onları sırtüstü yere getirir. Bir aşk dakikasının lezzetine sonsuzluk verecek gücü taşımayanlar, süsten medet ummakta belki çok haklıdırlar. Fakat ipekler ve boyalar, ruhun eksikliklerini bilmem ki nasıl tamamlayabilir.” (122. Sf)

***

“Fransız kadını ruhunu cisminden ayırmayı biliyor. Bu büyük bir hüner ve yeterli bir erdemdir.” (124. Sf)

  Kuşkusuz, bu güzellikte tarifler yapabilecek çok az kalem vardır ki, Ahmet Haşim bunların en önde gelenlerindendir.

.

17 Kasım, 2009

Haber Sitelerinden Şikayetçiyim

 
asfasfstock-vector--vector-inet-news-icon-35757634
  Müstear Efendi, uzun zamandır takip ettiğim sitesi Martaval’da önemli bir konuya değinmiş dün. “Ntvmsnbc’den Şikayetim Var” başlıklı bu yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Konunun tartışılması gerektiği hususundaki görüşünü de belirtmiş ki, bence yazıdaki asıl önemli nokta da burası. Yorum bölümünde faydalı ve yapıcı bir görüş alışverişi yapılıyor.

  Haber sitelerinden çokça şikayeti olan biri olarak, yazıyı takip etmenizin olumlu olacağını ve bir de bu minvaldeki yazıları, aşağıdaki gibi bir bağlantılar topluluğunda biriktirebileceğimizi düşünüyorum.


   Bağlantılar:

- Ntvmsnbc’den Şikayetim Var - Martaval

- Gammaz Olmaya Karar Verdiğim An ve Haber Almanın Birkaç Yolu #1 – A Propos of the Wet Snow

- Gammaz Olmaya Karar Verdiğim An ve Haber Almanın Birkaç Yolu #2 – A Propos of the Wet Snow

- Hürriyet okurları o yorumculardan mı ibarettir? Değilse, öbürleri nerededir? – Taraf (Alper Görmüş)

- Artık ikna oldum: “Kötü” okur yorumlarını eleyen elekleri var! – Taraf (Alper Görmüş)
.

11 Kasım, 2009

Hürriyet, 1980 Ansiklopedik Yıllığı #3


(Önceki yazının devamı…)

Hrriyet[2]

Kronolojik yurt ve dünya olayları, geçen yılın içte ve dışta en önemli 10 olayı, Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarının ve başbakanlarının biyografileri, geçen yılın sanat olayları, son 10 yılda dünyadaki en önemli gelişmeler, sağlık bilgileri, dünyadaki dinler, 21. yüzyıl dünyası, enerji, ekonomik ve dünya hareketlerinin incelenmesi ve tarihi, coğrafi konuları içeren binlerce bilgi…

Fiyatı: 100 LİRA


  1979’DA TÜRKİYE’DE NELER OLDU?


1979’da Türkiye’de Anarşi Doruktaydı…

  * 1979 yılında en yüksek noktasına varan enerji bunalımı, tüm yurtta hayatı felce uğrattı. Enerji bunalımının yanı sıra döviz sıkıntısı da ülkemizi zor günlere itti.

  Türkiye’de 1979’a iki önemli sorun damgasını vurdu. Bunlardan biri terör, öteki ekonomik bunalımdı.


K.Maraş Olaylarının Tarihi Duruşması

  * Kahraman Maraş’ı kana bulayan korkunç olayların davasına 1979 yılında devam edildi…

  Adana Kapalı Spor Salonunda 4 Haziran 1979 günü Türkiye adalet tarihinin en çok sanıklı davası. Bu, “Kahramanmaraş olayları” diye anılan ve 111 kişinin ölümüne yol açan olayların duruşmasıydı. Adana, Kahramanmaraş ve Urfa illeri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesince bakılan davanın sanık sayısı 592’si tutuklu olmak üzere 813 idi. Bu sanıklardan aralarında on da kadın bulunan 330’u idam istemiyle yargılanıyordu.


Abdi İpekçi Öldürüldü…

2 şubat 1979 tarihli Milliyet (Cihan Demirci arşivi) * Türk basınında demokrasinin savunucusu gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren Mehmet Ali Ağca, cezaevinden kaçmayı başardı.

  1979’da, ondan önceki yıl gibi şiddet olaylarının ve terörün tırmandığı bir yıl oldu. 2 Şubat 1979 günü siyah başlıklarla yayınlanan gazeteler terörün doruk noktalarından birini simgeliyordu. Ve Hürriyet, siyah başlıkla çıkış nedenini açıklayan yazısında, 1979’da terörün kanlı tablosunu çerçeveliyor, şiddet olaylarının boyutlarını tümüyle özetliyordu. Hürriyet’in “Siyah Başlık Çünkü..” adlı yazısı şöyleydi:

  “Siyah başlıkla çıkıyoruz. Bunun elbette bir değil, birden fazla nedeni var…

  Aylardan beri terör durmak bilmeksizin tırmanıyor. Öğretmenler, öğrenciler, işçiler, savcılar, polisler ve nihayet…” (…)


Olaylı Bir 1 Mayıs Daha…

  * Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen 1 Mayıs 1979’da olaylar meydana geldi.

  * Türk-İş Başkanı Halil Tunç ayrıldı, yerine başkanlığa İbrahim Denizciler seçildi.

  Türkiye’de uzun yıllar bazı gruplar tarafından özel olrak kultanan ve 1976’da yığınsal büyük törenlerle kutlanmaya başlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın 1979 yılında kutlanması başlıbaşına bir olay oldu ve 1 Mayıs günü Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine yol açtı. 1 Mayıs öncesinde başta DİSK Genel Başkanı olmak üzere bazı sendikacılar, 1 Mayıs günü ise başta TİP Genel Başkanı olmak üzere bini aşkın kişi gözaltına alındı.


Kanlı Baskın

  * Ankara’daki Mısır Büyükelçiliğini basan Filistinli dört gerilla ölüm cezasına çarptırıldılar…

  Ankara’daki Mısır Büyükelçiliği’nin Filistinli gerillalar tarafından iki Türk güvenlik görevlisinin şehit edilerek basılması ve elçilikte bulunan 17 görevlinin 45 saat rehin tutulması, 1979 yılının, boyutları Türkiye’nin sınırını aşan, sonuçları dış politikaya yansıyan önemli ve olağanüstü heyecanlı bir olay idi.


Ara Seçimden AP Galip Çıktı…

   * 14 Ekim 1979’da yapılan ara seçimlerinde Adalet Partisi beş milletvekilliğinin tamamını alıp, senatörlüklerin de çoğunu kazanınca CHP iktidarı bıraktı…

  Türkiye 1979 yılı içinde, sonucuyla hükümet değişikliğine yolaçan önemli bir seçim geçirdi. Seçim, aslında Cumhuriyet Senatosu üçte bir yenileme ve beş ilde miletvekili ara seçimiydi ama, daha kampanyanın başında bir genel seçim havasına bürünmüştü.


Kıbrıs’ta Durum 1979’da da Sonuca Bağlanamadı…

   * Uzun Yıllardır çözümlenemeyen bir sorun olarak Türkiye’nin iç ve dış politikasında baş sıralarda yer alan Kıbrıs konusu 1979 içinde de aynı niteliğini sürdürdü.

  Kıbrıs sorununda 1974 Barış Harekatından bu yana en önemli sayılabilecek gelişmelerden biri, iki yıl aradan sonra toplumlar arasında ikili görüşmelerin yeniden başlaması oldu. Denktaş ile Kipriyanu’nun “zirve” buluşması ise 1979’un umut veren olayı idi.


Papa Türk Toprağını Öptü…

papa[18]   * Ortodoks ve Katolik kiliselerini birleştirmeyi amaçlayarak Türkiye’ye gelen Papa’nın ziyareti dünyada yankılar uyandırdı.

  Katolik dünyasının lideri Papa John Paul II.’nin Türkiye’ye ziyareti, hem “Hristiyanlığın birleştirmesi” çabaları yönünden Hristiyan alemde önemle izlendi, hem bu ziyaretin İslam ülkelerinde dinsel toplumsal hareketlerin doruk noktasına ulaştığı bir döneme raslaması bakımından ilgi topladı.


Deniz Yandı…

  * Haydarpaşa açıklarında Yunan Şilebi ile çarpışarak yanan Rumen Tankeri İstanbul’lulara korkulu günler yaşattı.

  * Atatürk’ün yatı Savarona ada açıklarında yanarken Türk milletinin de yüreği yandı.

  İstanbul 1979’un son aylarında heyecan, korku ve üzüntü veren iki deniz yangınını ardarda yaşadı.


1979’da Zamlardan ve Devalüasyondan Kurtulamadık…

  * Hayat pahalılığı, tıpkı terörün olduğu gibi, 1979 yılında da tırmanışını sürdürdü. 1979 yılında enflasyon hızının yüzde 70’i bulduğu, işsizlik oranının yüzde 15’e ulaştığı hesaplanıyor. Bu, ağır bir ekonomik bunalım tablosu demekti.

.

09 Kasım, 2009

Hayal Gücü Nedir? ~ "Danse Serpentine"


  TDK: (isim) - Zihnin hayal yaratma yetisi, düş gücü, imgelem, muhayyile.

  Ciddiyet ve önemini kavramak amacıyla, aşağıdaki cümleleri dikkatle okumanızda fayda olduğunu düşünüyorum.

  1896, -Tarkovski’nin deyimiyle- film sanatının doğduğu yıldır. On dokuzuncu yüzyıla dahil olan  bu yılda (şu anda yirmi birinci yüzyıldayız), iki Fransız kardeş (Lumiére), aşağıdaki filmin siyah-beyaz olarak çekilmesini sağlamışlar ve daha sonra bu filmin kareleri elle boyanarak aşağıdaki şekle getirilmiştir. Bu filmin adı Danse Serpentine’dir.

  Tekrar etmek isterim; aşağıdaki film on dokuzuncu yüzyılda çekilmiştir. Yirmi birinci yüzyıl sinemasının dahi çocuklarına duyurulur.



  Bağlantılar:

- Lumiére Kardeşler 

.

04 Kasım, 2009

Procession


  Sabah uyandınız ve soğuktan titriyorsunuz. Önce kalın bir şeyler giydiniz; belki bir kazak ve üzerine yün bir hırka. Pijamanızın altı inceyse daha sıcak tutacak bir eşofmanı tercih ettiniz muhtemelen. Ayağınıza da bir çift patik geçirdiniz. Gözlerinizde çapaklar var, yüzünüzü yıkamanız gerekiyor. Musluğun başına gitmeden önce son bir kez daha tüm o kalın giysilerle yatağa uzandınız. Yataktaki keyif seansınızda gözlerinizi tavana diktiniz ve fakat düşünecek hiçbir şeyinizin olmadığını farkettiniz, dolayısıyla dert edecek.

  Bir dakika sonra yatakta tekrar doğruldunuz. Banyoya gitmeden önce gerinecek ve esneyeceksiniz. Kollarınızı iki yana açıp geriye doğru götürerek garip bir ses çıkardınız. Belki dee benimki gibi bir ailede büyüdüğünüz için, kollarınızı iki yana açarken istemsiz bir şekilde çıkardığınız ses “allaaağğhh” şeklindeydi. Musluğun başında gelip soğuk suyla münasebet kurarken ise, garip seslerin yerini garip hareketler aldı. Suyu yüzünüze, avcunuzun içindekinin tamamı değmeyecek şekilde on beş santimetre uzaktan çarptınız. Havluyu elinize alana kadarki sürede ise yine garip sesler çıkarmaya başladınız: “Iyy, Uyy, Vıyy.” (İşeyecekseniz bir de, işeyin, bekliyorum.)

  Mutfağa gidip ısıtıcıya su koydunuz. Bu arada portmantonun önünde duran terlikleri de ayağınıza geçirdiniz. Isınan suyla kahve yaptınız ve bilgisayarın başına geldiniz. Hava hala çok soğuk ancak sıkı giyindiniz ve içebileceğiniz sıcak bir şeyler var artık. Son olarak odanın penceresini açıp bilgisayarınızın başına oturduktan sonra aşağıdaki videoyu tam ekran yaparak izlemeye başladınız. Dışarıdan (sokaktan) hiç ses gelmiyor. Hayat yavaş yavaş ilerliyor ve sırtınıza soğuk vuruyor.

  Şimdi kendinizi iyi hissediyorsunuz, hâlâ düşünecek bir şeyiniz olmamasına rağmen. Sahiden.

Flew to Svalbard, boarded a zodiak to a glacier, sat down on a block of crystal ice on a black beach and recorded a video. Relax and enjoy!

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics