31 Ağustos, 2009

Sanatçıya İnanmak


  Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman isimli kitabında, sanatsal bir aktiviteye inanmak için öncelikle o aktivitenin icracısına, sanatçısına inanma ihtiyacı duyduğunu söyler. Böyle düşünen biri üzerinde, “şu şarkıyı dinle çok güzel, şu kitabı oku çok sürükleyici, şu manzara resmine bak huzur verici” gibi cümleler etkili olmaz. Bu önerilerde bulunan kişi, “Kim çalmış, kim yazmış, kim çizmiş, o kim?” sorularıyla karşılaşır.

  Lakin bu düşünce biçimi, sanatçının sanatını icra ettiği alan dışındaki alandaki görüşlerini ve göreceli sapkınlıklarını kapsamamalıdır. Örneğin Van Gogh’un boya emmesi, Michelangelo’ın kötü kokması, Matisse’in insanların kafasına kağıt fırlatması gibi misaller, sanatçıya inanmak veya inanmamak konusunda hiçbir ipucu vermez, vermemelidir. Yine Ezra Pound’un bir ruh hastası olması, şiiriyle ilgili birkaç kelam ederken bahis mevzusu olacak bir konu değildir. Aynı şekilde İsmet Özel’in politik duruşu, bu sanatçıya inanıp inanmama aşamasında bir ölçüt olmamalıdır. Eğer İsmet Özel bir kuşun ölümüyle ile ilgili güzel bir şiir yazıyorsa ve Özel’in bu kuşun ölümünü ince bir şekilde anlatabilecek hassasiyette olduğuna inanıyorsanız; Özel’in malum düşünceleri, sizin bu şiirlerden zevk almanızı ya da Özel’in kaleminin gücüne inanmanızı engellememelidir. Daha doğrusu, bu şaire her koşulda inanmayacaksanız bile, nedeni bu olmamalıdır.

  Bir sanatçıya inanıp inanmamak –Özel örneğinde belirttiğim gibi-, onun icra ettiği eserlerin dahil olduğu ve sizin de ilgi duyduğunuz sanat formuyla ilgili; sanatçının samimiyeti, birikimi, hassasiyeti ve estetik anlayışı noktasında yapılacak kişisel bir değerlendirmeyle karar verilecek bir husustur.


  Başka bir örnekle de durumu açıklayabilirim. Leş gibi kokan heykeltıraş Michelangelo’ın Davut heykelinin (yukarıda) bir benzerini yapabilecek binlerce kişinin olduğu herkesin kabul edeceği bir gerçektir. Ancak önemli olan, sanatçıya ve eserin altındaki derinliğe inanmaktır. Yukarıdaki figür, Davut’un kendine yaklaşan Golyat’a saldırmaya karar verdiği anı ifade etmektedir. Michelangelo, mükemmeliyeti betimlemiştir. Önemli olan heykelin fiziksel güzelliği değil vurgusudur.

  Kötü kokan, sapkın düşünceli ve çirkin Michelangelo’ı bir kenara bırakarak; Mikelakkio isminde (hayali), Yusuf yüzlü, mis kokulu, iyi huylu bir heykeltıraşı ele alalım. Mikelakkio, yukarıdakinden daha güzel bir erkek figürünü betimlemiş olsun. İşte Mikelakkio’nun bu çalışmasının, Michelangelo’ın eserinin yanında bir kıymeti olmayacaktır. Çünkü bahsettiğim “sanatçıya inanmak” eyleminin aslı, sanatçının ahlakına değil, eser verdiği alandaki samimiyet ve anlayışına bağlıdır.


                     Bir terazi ver bana, çok yağlı olmasın,
                     Orospular da damlasın ara sıra
                     İki çift laf etmeye, saçlarını düzeltmeye ya da
.



  Daha açık ifade etmek gerekirse, Ezra Pound örneğinden yola çıkabilirim. Yukarıdaki dizelerin sahibi Ezra Pound ile ilgili düşüncelerinizi netleştirirken, masaya Mussolini ile olan ilişkisini değil; “orospuların da uğrayacağı bir tütüncü dükkanı” isteyen ve bunu, olabilecek en estetik biçimde ifade eden bu adamın, orospular ve tütüncü dükkanı ile ilgili hislerinin derinliğini ve samimiyetini getirmeniz gerekmektedir. Sanatçıya inanmak bence budur.

29 Ağustos, 2009

Yüzen Pazarlar - Lokbaintan, Endonezya


  Site: Onexposure

  Sanatçı: Randy Rakhmadany

 

 That Day


        Floating Market

 

Site: Onexposure

Sanatçı: Yudhi

 

Morning at Lokbaintan

.

26 Ağustos, 2009

Gözler #2


Ezra PoundGÖZLER 

Efendimiz dinlen artık, yorgunuz yorgun, 
Duyalım biraz da rüzgârların parmaklarını
Üstümüzü örten şu durgun
Yaş kurşun gibi ağır kapaklarda.

Dinlen artık kardeş, gün ağarıyor bak dışarda!
Soldukça soluyor sarı ışık
Eridikçe eriyor mum
…   »»»

                                                Ezra Pound
                                              
Çeviri: Bülent Ecevit
                                               Orijinali: The Eyes 

 


  1971 yılında, ölümünden bir yıl önce, Fransız fotoğrafçı Henri Cartier-Bresson tarafından (yukarıdaki de dahil) toplam yedi fotoğrafı çekilen ve çekim boyunca (20 dakika) tek kelime etmeyen bu adamın ismi Ezra Pound.

  Şair, “vatan haini”, “faşist”, “akıl hastası”, “ruh hastası”, şair, şair, şairlerin hocası, şairlerin şairi Ezra Pound…


Fotoğraf © 2009 Henri Cartier-Bresson / Magnum Photos

  Bağlantılar:

- Gözler #1

- Henri Cartier-Bresson
.

21 Ağustos, 2009

Skhizein


  Ben normaldim. O olaydan önce orada olurdum, kanepenin üzerinde. Burada, boşlukta, kanepeden doksan bir santimetre uzakta olmazdım.



.

18 Ağustos, 2009

Gammaz Olmaya Karar Verdiğim An ve Haber Almanın Birkaç Yolu #2


 İlk yazıdaki gerginliği bir kenara bırakıp asıl konuya dönmek isterim. Haber almanın birkaç yolu:
   BBC Türkçe 
  Dünyanın en büyük yayıncı kuruluşu olan BBC’nin(British Broadcasting Corporation) Türkçe servisi, internet sitesi vasıtasıyla bu ülkedeki en kaliteli yayıncılığı gerçekleştiriyor. Aynen dünyanın geri kalanında yaptığı gibi.

  BBC Türkçe’nin internet sitesi bir süre önce yenilenen arayüzüyle çok daha kullanışlı bir hale gelmiş durumda.  Haberler, Ekonomi, İzlenim – Dünyaya Açılan Pencere, Özel Dosyalar, Basın Özeti, Multimedya, İngilizce Dersleri gibi ayrı başlıklar altında RSS desteği sunan BBC’nin beni en cezbeden bölümü “Multimedya”. Multimedya bölümünde BBC Türkçe’nin radyo yayınlarının yanında BBC Mülakatları, Gündem, Sanat, Dünya Gündemi konularında röportajlar sunuluyor.  Bu röportajların bazılarını daha önce burada (BBC etiketi altında) paylaşmıştım. (Bu bölümde bir süredir TV yayınları da mevcut.)

  BBC Türkçe’nin Podcast yayını ise, Özel Mülakatlar, Özel Dosyalar, Gündem başlıklarıyla üç farklı seri olarak sunuluyor.


dm Açık kaynağın (open-source) önemli destekçilerinden Fransa kökenli video paylaşım sitesi Dailymotion, Türkiye’de  “.com/tr” uzantısı ile hizmet veriyor.

Haber başlığı altında Dailymotion’ı da kullanmamın sebebi, “.com/tr” uzantılı sitesindeki “Güncel Haberler” başlığı altında, Türkiye’deki haber ajanslarından alınan  haberlerin alındığı gibi yayımlanması. Bu haberlerin tümü, “Son Dakika” bölümünde görülebilir vaziyette. Güncel haberlerin dışında “Spor” kanalında da haber alma yöntemi aynı şekilde gerçekleşiyor. Dailymotion’ın en önemli özelliği, haberleri görüntülü olarak takip ederken herhangi bir dış ses ve spiker vızıldaması yüzünden başınızın ağrımaması. Yorumsuz bir şekilde haberlere ulaşabiliyorsunuz. “Deniz bebek, Zeynep öğretmen feat. Lux Aeterna” işkencesinden kurtulmak için birebir.

dw

 Bir önceki yazıda da bahsi geçen Alman menşeli yayıncı kuruluş Deutsche Welle, BBC ile birlikte Türkiye basınının yüz akı. Diğer haber sitelerinde gördüğünüz çoğu haber, bu iki yayıncının içeriğinin izinsiz ve kaynak verilmeden kullanılmasından ibaret.

  Arayüzünün basitliği ve ferahlığı ön plana çıkan DW, Türkçe radyo yayınları ile birlikte, Podcast ve RSS içeriklerini de sunuyor. Deutsche Welle’nin sitesinde en ilgimi çeken bölüm ise “slideshow”lar. Örnek olarak Woodstock festivali için hazırladıkları “slideshow”u görebilirsiniz.


boston

The Boston Globe isimli Amerikan gazetesine bağlı internet sitesi Boston.com’un beni ilgilendiren kısmı, The Big Picture isimli muhteşem bölümü

  Birkaç gün arayla yayımladıkları tek bir haberi elliye yakın sayıda çok büyüt boyutlarda fotoğrafla çeşitlendiren bu siteden bir örnek görmek istiyorsanız, “çamur” ile ilgili bir haberi ne kadar güzel sunduklarını görmenizi isterim.


  Tavsiye ettiğim bu sitelerin yanında,  “haber almanın başka birkaç yolu”ndan da aklıma geldikçe bahsedeceğim.
.

16 Ağustos, 2009

gÜVERCİNKAnadı


Cemal Süreya, Üvercinka


Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

                                      Cemal Süreya - Üvercinka

13 Ağustos, 2009

Gammaz Olmaya Karar Verdiğim An ve Haber Almanın Birkaç Yolu #1


  “Güncel kelimesinin gün kökünden geldiğini düşünürsek, artık konuşma diline yerleşmiş bir kalıp olan güncel haber ifadesinin anlatılmak isteneni tam olarak vurgulamadığını itiraf etmek gerek. (Doğrusu anlık haber olabilir.) İçinde bulunduğumuz dönemde, insanların anlık haber alma ihtiyacını karşılamakla görevli organlardan biri olan yazılı medyanın bu işlevini yerine getiremediği ve bu vazifenin haber sitelerine düştüğü çok açık.”

  Bu cümleleri bir hafta önce yazmıştım ve o günden beri (“Haber Almanın Birkaç Yolu” isimli) yazının geri kalanını kıvırmaya çalışıyordum. Zorlanmamın sebebi bu ilk paragrafı hiç beğenmemem olabilirdi. Paylaşacağım birkaç kaliteli haber portalıyla ilgili olan yazının esas kısmı ile ilk paragraf arasında bir bağlantı yapmak da istiyordum fakat içime sinen bir ara paragraf bulamamıştım. Ancak bunların hiçbirine gerek kalmadı.

  Birkaç gün önce Gazeteport isimli haber sitesinde gördüğüm bir haberin aynısını daha önce de Deutsche Welle’de gördüğümü hatırladım ve bu sefer ispiyonlamaya karar verdim. Çünkü bu ilk ya da son değildi. Daha önce de BBC ve DW kaynaklı haberlerin yerli haber sitelerinde, kaynak belirtmeksizin, noktası virgülüne dokunulmadan (haberdeki fotoğraflarlar bile değiştirilmeden) yayımlandığına onlarca kez tanık olmuştum. Bu durumla ilk karşılaştığımda, haberin aynısını yayımlayan sitenin yayın yönetmeninin bundan haberi olmadığını düşünerek (safdilliğin bu kadarı) e-posta bile atmıştım. Tabii ki cevap gelmemişti. Tabii ki haber çalmaya devam etmişlerdi. Aşağıdaki gibi onlarcasını (farklı sitelerin intihallerini) bulup çıkarabilirim.

Deutsche Welle - Tarihte ilk kez 1 milyar insan aç

Gazeteport - Tarihte ilk kez 1 milyar insan aç

  Gammazlamaya, bahsettiğim ara paragrafı bulmaya çalışırken karşılaştığım yukarıdaki haberi okuduğumda karar verdim. Madem “haber almanın birkaç yolu”ndan bahsedecektik, öncesinde bir iki ispiyon beni rahatlatabilirdi. Velhasılıkelam Deutsche Welle’e bir e-posta attım ve şu cevabı aldım:

adsız

  Mesajdaki ümitsizliği görüyorsunuz değil mi?
.

06 Ağustos, 2009

Yanacak Bir Şey Kalmamıştı



  Boston.com her zamanki gibi harika bir galeri hazırlamış katliam hakkında. Onu da incelemenizi tavsiye ederim.

  Andrey Tarkovski’nin dediği gibi, insanlık son 4000 yılda hiçbir şey öğrenmedi. Hiçbir zaman da öğrenmeyecek. Bir şeylerin daha iyiye gitmesiyle ilgili umutlarınız varsa, vazgeçin…

06/06/1945

.

Hal-i Pür Melal


  Memleketin “en büyük” gazetesi olan Hürriyet Gazetesi’nin internet sitesinde karşılaştığım bir yazı üzerinden, edebi bir şeyler yazdığını düşünen ve bu maksatla “blog yazarlığı” denilen naneyi yiyen tüm arkadaşlarıma sesleniyorum. Eğer tuttuğunuz günlüğün (blog) kişisel olduğunu ve çoğu zaman aklınıza ilk geleni yazdığınızı, dolayısıyla zaman zaman saçmaladığınızı düşünüyorsanız, lütfen yaptığınız işe devam edin ve vazgeçmeyin. Ve fakat tematik bir kayıt (blog) tutuyorsanız ve önemli bir işlevi gerçekleştirdiğinizi düşünüyorsanız,  sizden bir ricam olacak. Lütfen (blog adını verdiğiniz) bu ne idiği belirsiz kayıtlarınızı tutmayı bırakın, çünkü:

  • Türkçe bilmiyorsunuz.
  • Sistemli ve amaca yönelik okumalar yapmıyorsunuz.
  • Özensiz ve alelacele yazıyorsunuz.
  • Yazdıklarınızı kontrol etmiyorsunuz. (Gramer, imla ve içerik bakımından.)
  • Okuyucularınızın da sizin gibi dikkatsiz, umursamaz ve belki de cahil olduğunu farketmiyorsunuz.
  • Herkesin şiir yazamayacağını kabul etmiyorsunuz. Sizin yazdığınız şiirleri yazabilecek on milyonlarca insan olduğunu düşünmüyorsunuz.
  • Bir eser üzerine yorum yapmadan önce, eserin yazarı ve onun sanatı hakkında bilgi sahibi olma gereği hissetmiyorsunuz.
  • Edebiyatın “zor” bir sanat dalı olduğunu ve bir söylemeden önce bin okumanız gerektiğini unutuyorsunuz. (Belki de bin okuyup hiç söylememeniz gerektiğini.)

  Sonuç olarak, size benzeyen fakat biraz daha cesur olan kişilerin, memleketin “en büyük” gazetesinin internet sitesinde milyon kişiye hitap edebilme şansı oluyor (sürekli yazar olarak). Dahası, bu kişilerin “kitap”ları basılıyor. Doğan Hızlan, hangi “yazar”larla aynı sayfayı paylaştığının farkında mı acaba?

  Kendinizi rezil etmeden vazgeçmenizi temenni ediyorum.

hürriyet 
(Çok kez tırnak işareti kullanmak zorunda kaldım, özür dilerim.)

.

02 Ağustos, 2009

Afrika'da Yağmur


  İlk video, Kearsney College Choir isimli okul korosunun (Güney Afrika’da) bir gösterisi. Afrika’da Bir Gece’yi anlatıyorlar. İkinci video ise Toto grubunun Afrika isimli şarkısının Perpetuum Jazzile ismindeki Sloven ‘a capella’  korosu tarafından yapılmış yorumu. İkinci videonun hemen başında, ilk videonun ise birinci dakikasından itibaren Afrika yağmurlarını dinleyebilirsiniz (gök gürültüleriyle beraber). Perpetuum Jazzile’in bu gösteriyi Kearsney Korosu’ndan etkilenerek gerçekleştirdiğini hatırlatayım.

 

 

.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics