27 Kasım, 2008

İşte Lenin Böyle Bir Adamdı - Appassionata


lenin     İdeoloji, siyaset, politika ve devrim gibi kavramlar benim için bir şey ifade etmiyor. O yüzden Vladimir İlyiç Lenin’in benim hayatımda hiçbir yeri yok. Ama örneğin Lenin ismini ağızlarına sakız edenlerin kaçı için “Beethoven” ve “Appassionata” kelimeleri bir şeyler çağrıştırıyor, merak ediyorum. Bu eser onun için şu anlama geliyordu:

   "I know nothing more beautiful than the Appassionata and I could listen to it every day. Wonderful, immortal music. I always think, with perhaps a naive, childish pride, how can man create such wonders?"

   Appassionata’dan daha güzel bir şey bilmediğini söylüyor Lenin. Daha sonra kaydını burada vereceğim Beethoven’in sonat formundaki bu eseri Appassionata’yı duymamış olabilirsiniz, insanların şimdiki gibi eğitildiği bir ülkede bu çok normal. Ben sadece, devrimle ilgili bildikleri bütün kelimeleri sokaklarda avazı çıktığı kadar bağırarak sıralayan insanların, kendilerine bayrak edindiklerini söyledikleri insanlarla ne kadar ilgisiz, onlardan kopuk olduklarını küçücük bir örnekle belirtmek istedim.

*Alıntı TIME’nin sitesinden olduğu için, yazının başlığı da linkin başlığına atfen verildi.

   Bağlantılar:

- Such a Man (TIME)

- Appassionata

- Resmin kaynağı

.

25 Kasım, 2008

Nazım Hikmet’in bilinmeyenleri #2 – Sarı Seyfettin

Sarı Seyfettin


   İkinci haber yeni sayılır. Hikmet’ in 1940-1950 yılları arasında hapis yattığı Bursa Cezaevi’nde, Seyfettin Durmaz isimli bir hükümlünün portresini yaptığı ortaya çıktı bir iki ay önce.

   1942 yılında yapılan ve Güney Özkılınç isimli kişinin araştırmalarıyla gün yüzüne çıkan bu tuval üzerine yağlıboya tablo, Sarı Seyfettin’in kızının evinde duruyormuş senelerdir.

   “Memleketimden İnsan Manzaraları” isimli kitabında da bahsi geçen Sarı Seyfettin’e Nazım Hikmet’in, “Senin resmini yapacağım ve bu senin elinde ölümsüz bir eser olarak kalacak” dediği söyleniyor kızı ve torunları tarafından, her ne kadar bana inandırıcı gelmese de.

   Nazım Hikmet’in diğer resim, portre vb. çalışmalarının bazılarına oğlu Memet Fuat tarafından hazırlanan sitesinden ulaşılabilir. Sarı Seyfettin’in kitapta bahsi geçtiği bölüm ise şöyle:

... seyf
Eskişehirli arabacı Selim:
‘- Nafiledir Alaman’ın encamı’, diyordu,
‘nasıl olsa bir yerde devrilip kalacak.
Eli bıçaklı, vuran kıran adamın sonu
      Ya köpek ölümüdür, ya pezevenklik
                 Yahut da mahalle bekçiliği’.
İtiraz etti Sarı Seyfettin

            (Çerkez köyünün muhtarı):
‘- Bilemem Alamanları                             
Ama vurucu olan pezevenk olmaz’.
Arabacı Selim haykırdı adeta:
‘- Beter olur’.


* İkinci resim Radikal.com.tr’ den alıntıdır.


   Bağlantılar:

- Diğer El İşleri

- İlgili yazılar: 1

23 Kasım, 2008

The Pierrotters #2


Site: Chromasia

David J. Nightingale


The Pierrotters #2

.

19 Kasım, 2008

Nazım Hikmet’in bilinmeyenleri #1 - Dört Güvercin

dortguvercin

   Kardeşimin kitaplığından çaldığım Nazım Hikmet’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan eserlerinden bir tanesi –Yeni Şiirler (1951-1959)- Şiirler 6’ yı bir başından bir sonundan kurcalarken aklıma geldi bu ve bundan sonraki gönderide yazacaklarım.

  
   Sözcükler isminde, iki aylık bir edebiyat dergisi var. Bu senenin ocak ayında aylak aylak DSC00918kitapçıları dolaşırken dikkatimi çekti bu dergi ilk defa. Kapağında o sayıda yazı ve şiirleri yayımlanan kişileri listelemişlerdi. En üstte Nazım Hikmet vardı. Dergiyi elime alıp karıştırmaya başlamıştım. Dört Güvercin adında, daha önce hiç yayımlanmamış bir Nazım Hikmet şiiri yayımladıklarını söylüyorlardı. Hatta orijinal el yazısıyla olan halinin resmini basmışlardı. Yukarıda dediğim gibi başka bir kitabı okurken aklıma gelince bu hikaye, dergiyi evin içinde aramaya koyuldum. Kitaplarla dolu kolilerin içinde buldum sonunda aradığımı. Kendi çektiğim resimlerden sağ taraftaki, bahsettiğim kolilerin içinde bulduğum tozla yoğrulmuş dergi. Aşağıdaki ise derginin o sayısının ön sözünün bulunduğu sayfanın hemen solunda bulunan resim. Dört Güvercin ile ilgili ise şunlara yer vermiş editör ön sözde:

DSC00916

  “Merhaba,

   11. sayımız yeni bir yılın da başlangıcı. Yeni yılın ülkemiz ve insanlık için barış içinde geçmesi en büyük dileğimiz.

   Nazım Hikmet’in, 15 Ocak’ta 106. doğum yıldönümünü kutlanacak. Büyük ozanımızı hiç yayımlanmamış bir şiiriyle selamlıyoruz.

   Nazım Hikmet’in ilk kez yayımlanan bu şiirine, Yeşim ve Kenan Bengü’de bulunan Piraye Koleksiyonu arasında rastladık. Kapak sayfasında da görüldüğü gibi 1938’de şairin tutuklu olarak kaldığı İstanbul Tevfikhanesinde yazılmış. Şairin, tutukluluk günlerinde yazdığı “Dört Güvercin” adlı şiiri eşi Piraye’ye gönderdiği, olasılıkla bir kopyasının kendinde bulunmaması ya da unutkanlık nedeniyle sonradan düzenlediği kitaplarına alamadığı anlaşılıyor.

   Yine Piraye’den kalanlar arasında, Nazım Hikmet’in başlanıp yarıda kalmış üç ayrı yayımlanmamış romanı da ortaya çıktı. Bu ürünlerin de kısa sürede yayımlanacağını umuyoruz.”


   Tahmin edilebileceği üzere, ön sözünde bu kadar çok yazım hatası içeren bu derginin içeriğinin hayret verici düzeyde kaliteli olması beklenemez ki; bahsettiğim dönemde dergiyi okudukça içime fenalıklar gelmiş, sonunu getiremeden bir köşeye atmıştım. Bazılarının daha önce ismini bile duymadığım otuz-kırk tane şair ve yazarın eserlerini -iki aylık olması sebebiyle- bir sayıya sıkıştırırsanız, en sonunda okuyucu fenalıklar geçirip bayılabilir.

    Asıl konuya dönersek, işte Nazım Hikmet’in Piraye’ye yolladığı, geçen sene ilk defa yayımlanan o güzel şiir:

     Dört Güvercin

Geldi dört güvercin
    suda yıkanmak için.
Su mapushane yalağındaydı
ve güneş
    güvercinlerin
         gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.

girdi dört güvercin
    yıkanmak için
       suyun içine.
Ve kederli toprakta dört insan
   baktı dört güvercine.

Güvercinler hep beraber
   güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
      uçabilirler.

Durdurmaz onları demir ve duvar
Güvercinlerin yumuşak kanatları var.
Ve kanatlar
Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
insanların kanatları yok
İnsanların kanatları yüreklerinde.

Dört güvercin
   güneşe varmak için
      yıkandı, uçtu sudan.


dortguvercin

.

17 Kasım, 2008

Milliyet? Sanat?


   Bugün odamda biriken eski dergilerden benim için bir şey ifade etmeyenlerini çöpe atmaya  karar verdiğimde gözüme Milliyet Sanat’ın bir sayısı çarptı. Derginin Mart-2006 sayısı. Kapağında “Klasik realist 400 yaşında: Rembrandt” yazıyordu büyük puntolarla. Milliyet Sanat gibi, hafif (içeriği bakımından) kelimesiyle ifade edilebilecek bir dergiyi neden sakladığımı anladım kapağı görünce. Rembrandt’ın bazı eserlerinden örnekler vardı içinde, ressamla ilgili bir yazıyla beraber. Ron Fricke’nin Baraka isimli belgeselini de vcd olarak vermiş o sayısında dergi.

   İki üç ay önce bir gazete bayiine gittiğimde elime alıp incelemiştim Milliyet Sanat’ı en son. Kapağında; gitarla poz vermiş (manken,şarkıcı olduğu belirtilen) bir kadın, “Cumhuriyet’in Ermeni ressamları” şeklinde saçma sapan bir başlık ve Murathan Mungan’la ilgili bir şeyler vardı. “Ne kötü” demiştim o zaman. “Eskiden de çok kaliteli sayılmazdı ama artık iyice saçmalamışlar!”. Sonra bu eski sayıyı biraz inceleyince düşündüm de, galiba çok şey değişmemiş. Elif Şafak, Garaj-Rock, Türk edebiyatının aykırı kadınları gibi harikulade konularla bezenmiş dergi iki sene önce de. Hiç olmazsa eskiden kaliteli filmler veriyorlardı. Artık galiba onu da vermiyorlar.

    “Tonlarca dergi basılıyor memlekette. Git diğerlerini al oku. Kimse kimseye zorla dergi aldırmıyor.”

   Yetmiş çeşit insanın ağzına bal çalıp para kazanmak, sanatsal bir şey olmasa gerek yine de. “Milliyet Sanatsal” olabilir, o başka.


Ek: Yukarıda bahsettiğim, Ağustos sayısıymış. Yazıyı yollamadan az önce merak edip buldum.

m.sanat
.

11 Kasım, 2008

Jazzy Bach

 

   Bir konservatuvara bitişik bir odada kaldığım için (dinlenme halindeyken davul sesiyle yerinden sıçramak gibi birkaç hoşnutsuz durum hariç) muhtelif enstrümanların güzel tınıları kulağıma geliyor gün içinde.

   Birkaç gün önce amaçsızca camdan dışarıya baktığım sırada bir melodiye dikkat kesildim. Çalan parça, benim de daha önce bu günlükte hakkında bir şeyler yazdığım müzikleri Benoît Charest tarafından yapılmış harika “Belleville’de Randevu” filminin soundtrack albümünde bulunan, J. S. Bach’ ın “İyi Düzenlenmiş Klavye (Das Wohltemperierte Klavier)” eserinin 1. defterindeki “C minor Prelude No.2” den yola çıkılarak, Mathiew Herkowitz ile beraber bestelenmiş versiyonu “Jazzy Bach” idi. Hemen konservatuvar binasına bakan diğer cama koştum. Ancak yirmi yaşına basmış olan zayıf ve solgun bakışlı bir kız, kesik kesik de olsa bu parçayı çalıyordu. Çok mutlu oldum.

Les Triplettes de Belleville – Jazzy Bach


   Aşağıdaki kayıt ise yukarıda bahsettiğim Das Wohltemperierte Klavier’de bulunan ve Sviatoslav Richter tarafından icra edilmiş olan, eserin orijinal versiyonu:

S. Richter – Prelude in C minor No.2


   İkisi de ne kadar muhteşem değil mi?


   Bağlantılar:

- İyi Düzenlenmiş Klavye

- Soundtrack

- İlgili Yazılar: 1

.

Bir Çiçek


Bir çiçek duruyordu, orada, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.

Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

                    Cemal Süreya – Güz Bitiği

07 Kasım, 2008

Duş


“Duş”, Kübra Saygın, Super Sculpey.
duş 
İlk

Bağlantılar:

- İlgili yazılar: 1 2 3 4

.

03 Kasım, 2008

Icon: Sviatoslav Richter – The Master Pianist


   Google Reader’de zaman geçirirken, “Tüm bestelere ruhunu veren piyanist” isminde bir başlık dikkatimi çekti geçen hafta. Bu tarife uyan ve benim tanıdığım sadece bir tane piyanist vardı. “Haydi bakalım” deyip başlığa tıkladım, yanılmamışım:

Tüm bestelere ruhunu veren piyanist - KÜLTÜR-SANAT - Radikal İnternet_1225741829997 
Tüm bestelere ruhunu veren piyanist

sviatoslav 
   “Büyük Rus piyanist Sviatoslav Richter’in toplu kayıtları 14 CD halinde yayımlandı. Richter için Şostokoviç, ‘O, müzik sanatının tüm zorluklarının üstesinden gelir’ demişti.”


   Haberim yoktu bundan. Birkaç saniye içinde yazıya hızlıca göz gezdirip EMI’ nin Icon başlığıyla yayımladığı bir serisi olduğunu ve Richter için de bir set çıkardıklarını anladım. Akabinde  “icon sviatoslav richter” kelimelerini Google’nin Türkçe sayfalarında arattım. Sayfa karşıma gelene kadar geçen kısa sürede, sonuçlar arasında bu seti alabileceğim bir yerin çıkması için dua ettim. Evet vardı. Idefix.com’ da bu 14 cdlik seti buldum. Fiyatı 116 YTL idi.

   Hemen o gün –pazartesi- sipariş  ettim. Aynı akşam ürün kargo şirketine ulaştırıldı. Fakat ne yazık ki ben kargo şirketi olarak MNG’yi seçmiştim. Idefix’in yarım günde kargo şirketine ulaştırdığı paketi MNG bana -İstanbul’dan Kocaeli’ye- tam dört günde ulaştırdı. Perşembe günü kargonun durumunu sormak için Kocaeli’deki şubeyi aradım, paketin servise çıktığını, gün içinde elimde olacağını söylediler. O gün evime ulaşmadı paket. Şaşırmadım. Cuma günü tekrar aradım, bu sefer kesinlikle ulaşacağını söylediler, inanmadım. Cuma günü ulaştı, ama ben çoktan MNG’yi bir daha kullanmama sözü vermiştim kendime. Aşağıdaki gibi bir görüntüyle karşılaştım kargo paketini açınca.

DSC00915 

   Beethoven, Mozart, Schumann, Handel, Brahms, Grieg, Prokofiev ve Berg ‘ den eserler içeren bu set; Beethoven’ in çok sevdiğim 1. nolu piyano sonatıyla başlıyor, Alban Berg’ in Kammerkonzert’ iyle bitiyor. Henüz ilk iki diski dinleme fırsatım oldu ancak şunu söyleyebilirim:  Tek kelimeyle “harika”.

   Seti biraz inceledikten sonra, EMI’nin sitesine gidip, Icon serisinin diğer parçalarına da baktım. Bir de ne göreyim? Icon: Arturo Benedetti Michelangeli – The Master Pianist! Hemen onun da siparişini verdim hepsiburada.com ‘ dan. Elime geçince onun için de bir yazı yazarım.

(Haberi aldığım sayfanın adresini bağlantılar kısmında veriyorum. Radikal’in yazısında Richter için genelde diğer piyanistler tarafından yapılan övgülere yer verilmiş. Güzel bir yazı geneli itibariyle.)


   Bağlantılar:

- EMI Classics Icon – Sviatoslav Richter – The Master Pianist

- Idefix

- Radikal’in haberi

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics