28 Ağustos, 2008

Kübra Saygın - 3


run_Cemil_run_by_tottokoro          Zekicigim_by_tottokoro

                Run Cemil Run                                                    Zekiciğim

.

26 Ağustos, 2008

Horowitz Moskova'da


  1986.

  Efsane altmış yıl sonra, seksen üç yaşında, doğduğu topraklara dönüyor.

  Vladimir Horowitz, neden en büyüklerden biri olduğunu tekrar gösteriyor, yaşına inat.

  Bir önceki bildiride bahsettiğim, Chopin' i diğer piyanistlerden bir başka çaldığına kanıt olsun diye koydum bu videoyu. Seksen üç yaşında olsa da, o konserde bazı eserlerde yanlış nota bastığı söylense bile; romantizmin son temsilcilerinden birinin, romantizmin tanımını yaptığı kayıtlarından birini koyayım dedim.

 


  "Played percussively, the piano is a bore. If I go to a concert and someone plays like that I have two choices: go home or go to sleep. The goal is to make the piano sing, sing, sing." 
                                                                                                                                   
V. Horowitz
.

25 Ağustos, 2008

İdil Biret ve Vladimir Horowitz


i.b   Dün öğleden sonra sıcağın en delirtici olmaya başladığı saatlerde İdil Biret' in Naxos etiketiyle çıkan on beş cd lik Chopin setinden ilk iki ya da üç tanesini, mp3 formatına çevirip, Vladimir Horowitz' in 1986 tarihli Moskova resitaliyle beraber müzik çalarıma attım ve listedekileri karışık şekilde dinlemeye başladım.  

   Bir ara Chopin' in Mazurka op. 7   no.3 eserinin Horowitz ve Biret versiyonları art arda çaldı tesadüfen. O an bu iki yorumun arasında çok farklı bir şeylerin olduğunu düşündüm ama nedenini hemen kavrayamadım. Sonra iki versiyonu da birkaç kere dinledim peşi sıra.

   İdil Biret' in dünyanın en başarılı Chopin yorumcularından biri olduğu aşikar, bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçek. Fakat yukarıdaki mazurkayı Horowitz' den dinlerken onun muhteşem bir piyanist olduğu hakikati tekrar tekrar kafama kazındı bu iki dakikadan biraz fazla süren mazurkayı başka bir tanesiyle karşılaştırınca.


   Eser onun ellerinde o kadar hızlı,akıcı ve en önemlisi öyle bir ruha sahipti ki, Horowitz' den sonra Biret' i dinleyince  -teknik olarak kusursuz bile olsa- kesik kesik bir şeyler dinliyormuşum hissiyle rahatsız oldum. Rahatsız olmak deyimi çok mu agresif oldu bilmyiorum, hoşnutsuzluk daha güzel bir tabir olabilirdi.
hrw2

   Ayrıca Moskova resitalinin, çağın en büyük piyanistlerinden Horowitz' in en ünlü kayıtlarından biri olduğunu, altmış yıl sonra ilk defa Rusya' ya döndüğünde ne gibi yoğun duygularla bu resitali sunmuş olabileceğini düşündüğümüzde, yazıda İdil Biret' e haksızlık yapıldığı düşünülebilir ki bunun doğru tarafları yok değil.

   Benim hissettiğim bu farkın bir sebebi de Horowitz' in, Chopin' in mazurka ve polonezlerine verdiği büyük önem de olabilir. Nitekim bir söyleşisinde Horowitz şunları söylemiştir:

   "Bence daha küçük yapıtları; mazurkalarının herbiri ötekinden iyidir. Bunlar saf altındır. Bazı noktürnleri de öyle. Yalnız kimi zaman süslemeler fazlaca ağır basıyor. Bence Chopin, söylenebilecek olan her şeyi üç sayfada söylüyor. Oysa bir Şostakoviç, bir Miaskovsky bazen bir saate yakın süren senfonilerinde hemen hiçbir şey söylemiyorlar." 

   Chopin' in eserlerini Horowitz' den başka bir de Arturo Benedetti Michelangeli' den dinlemekten zevk aldığımı söylemeliyim ki onun da çok az kaydı var elimizde. Michelangeli ile ilgili mutlaka bir şeyler yazarım buraya daha sonra.

   Şu anda ağ bağlantımdaki sorun nedeniyle bahsettiğim Horowitz performansının videosunu yükleyemiyorum. Muhtemelen bir sonraki mesajım bu videoyu da içerir.

   Tabii bütün bunları kırk derece sıcağın altında, kulağımda kulaklıklarla şaşkın şaşkın etrafa bakarken düşünmüş olmam, ruhsal sorunlarım olduğunu düşündürebilir herkese. Ben de endişe ediyorum.

  
   Bağlantılar:

Söyleşi

Naxos: Chopin

Amazon.com

22 Ağustos, 2008

Armonika

urunresim.asp


    "On üç - on dört senedir gitarla ilgileniyorum" diyebilmeyi çok isterdim. Evet, babamın elime bir gitar verip beni zorla kursa kaydettirmesi o kadar eskiye dayanıyor ama son üç-dört senedir birkaç kere elime aldım gitarımı muhtemelen. Hatırlıyorum, bir eseri ilk defa tamamıyla çalabildiğim gün havalara uçmuştum sevinçten. Yanlış hatırlamıyorsam Tarrega'nın Adelita' sıydı ve ben on yaşındaydım. O gün, gitarla ileride harika şeyler yapabileceğimi düşünüyordum, ama olmadı.

  
   Şimdi ilgilenmememin nedeni enstrümandan sıkılmam veya isteksizlik değil, fiziksel. Ellerim, sebebini bilmediğim, merak edip doktora da gitmediğim bir nedenden dolayı çok titriyor. Bu yüzden gitarı istediğim gibi kontrol edemediğimi hissediyorum. Çoğu eseri hata yapmadan tamamlasam bile, her an hata yapacakmışım gerginliğiyle gitar çalmak canımı sıkıyor. Bu yüzden uzun süredir daha rahat çalabileceğim bir enstrümanı öğrenmeye başlamak istiyordum aslında.

   Bir süre önce bir arkadaşımın mızıka çalmaya başladığını duydum. O gün merak edip zaman ayırdım buna. Çalarken ellerin alması gereken pozisyonu araştırdım, rahat çalıp çalamayacağımı öğrenmek için birkaç tane de video izledim. Heyecanlanmıştım o gün ancak daha fazla ilgilenmek için zamanım olmadı geçen haftaya kadar.

   Geçen hafta internette Sennheiser marka bir kulaklığın izini sürerken benim de nasıl olduğunu anlamadığım bir  şekilde (mızıka çalmaya başladığını duyup özendiğim arkadaşımdan,kaliteli mızıkalar ürettiğini öğrendiğim) Hohner markasıyla karşılaştım. Bahsi geçen arkadaşımın da tavsiye ettiği üzere, internetteki alışveriş sitelerinden birinin arama bölümüne Hohner yazıp fazla düşünmeden, arama sonuçlarında çıkan mızıkalardan ucuz bir tanesini almaya karar verdim ve resimdeki mızıkayı aldım. Fiyatı 13YTL.

   Oldukça geç elime ulaşan mızıka ile dün ilk defa çalıştım. Temel nota bilgisiyle ve video sitelerinden birkaç alıştırma izleyerek gayet tatmin edici melodiler elde ediliyor gerçekten. Hoşuma giden her şey gibi mızıkayı da elimden bırakamadım. Çıkan sesin kalitesi beni çok tatmin etti, bu kadar ucuz bir aletten bile böyle güzel ses çıkması doğal mı bilmiyorum. Belki de tanıdığım bir enstrüman olmadığı için kaliteli olup olmadığını ayırt edemiyorum.

   Gitarla uğraşamamamın nedeni olan ellerimin titremesinin burada hiçbir önemi olmadığını,mızıkanın nasıl tutulacağını öğrendikten sonra bir kez daha kavradım. Sol elle mızıkayı kavrayıp sağ elle sol elin üstünü kapatıyorsunuz. Bazen vibrato yapmak için(el vibratosu) sağ elinizi hızlıca kapatıp açıyorsunuz. Ellerinizi sıkıca birleştirdiğiniz için titremeden, daha sağlam bir şekilde enstrümana hakim oluyorsunuz.

   Aslında o kadar bilinçsizce ve teknik özelliklerini bilmeden giriştim ki bu işe, mızıkaların temelde diatonik ve kromatik olmak üzere ikiye ayrıldığını, benim aldığımın diatonik majör bir C (do) mızıkası olduğunu ancak elime ulaştıktan sonra öğrendim. Notaların yerlerini de tamamen öğrendikten sonra kısa şarkılar çalmaya başladım bugün.

   Büyük zevk alarak devam ediyorum çalışmaya şu anda. Umarım sıkılmam.

19 Ağustos, 2008

Irish Band


   Uzun bir süredir rss (really simple syndication) ismindeki akış sistemini kullanıyorum Google Reader aracılığıyla. Abone olduğum sitelerin önemli bir bölümünü fotoğraf blogları oluşturuyor. Bunlardan bazılarının bildirilerini -kaynak vererek- koymayı düşünüyorum buraya. Hepsi için izin almamın imkanı yok. Zaten amacım insanların ortaya çıkardıkları şeylerin ne kadar iyi işler olduğunu göstermek, prim yapmak değil.


Site: Apparently Nothing 

Irish Banda

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics