Kardeşimin kitaplığından çaldığım Nazım Hikmet’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan eserlerinden bir tanesi –Yeni Şiirler (1951-1959)- Şiirler 6’ yı bir başından bir sonundan kurcalarken aklıma geldi bu ve bundan sonraki gönderide yazacaklarım.
Sözcükler isminde, iki aylık bir edebiyat dergisi var. Bu senenin ocak ayında aylak aylak kitapçıları dolaşırken dikkatimi çekti bu dergi ilk defa. Kapağında o sayıda yazı ve şiirleri yayımlanan kişileri listelemişlerdi. En üstte Nazım Hikmet vardı. Dergiyi elime alıp karıştırmaya başlamıştım. Dört Güvercin adında, daha önce hiç yayımlanmamış bir Nazım Hikmet şiiri yayımladıklarını söylüyorlardı. Hatta orijinal el yazısıyla olan halinin resmini basmışlardı. Yukarıda dediğim gibi başka bir kitabı okurken aklıma gelince bu hikaye, dergiyi evin içinde aramaya koyuldum. Kitaplarla dolu kolilerin içinde buldum sonunda aradığımı. Kendi çektiğim resimlerden sağ taraftaki, bahsettiğim kolilerin içinde bulduğum tozla yoğrulmuş dergi. Aşağıdaki ise derginin o sayısının ön sözünün bulunduğu sayfanın hemen solunda bulunan resim. Dört Güvercin ile ilgili ise şunlara yer vermiş editör ön sözde:
“Merhaba,
11. sayımız yeni bir yılın da başlangıcı. Yeni yılın ülkemiz ve insanlık için barış içinde geçmesi en büyük dileğimiz.
Nazım Hikmet’in, 15 Ocak’ta 106. doğum yıldönümünü kutlanacak. Büyük ozanımızı hiç yayımlanmamış bir şiiriyle selamlıyoruz.
Nazım Hikmet’in ilk kez yayımlanan bu şiirine, Yeşim ve Kenan Bengü’de bulunan Piraye Koleksiyonu arasında rastladık. Kapak sayfasında da görüldüğü gibi 1938’de şairin tutuklu olarak kaldığı İstanbul Tevfikhanesinde yazılmış. Şairin, tutukluluk günlerinde yazdığı “Dört Güvercin” adlı şiiri eşi Piraye’ye gönderdiği, olasılıkla bir kopyasının kendinde bulunmaması ya da unutkanlık nedeniyle sonradan düzenlediği kitaplarına alamadığı anlaşılıyor.
Yine Piraye’den kalanlar arasında, Nazım Hikmet’in başlanıp yarıda kalmış üç ayrı yayımlanmamış romanı da ortaya çıktı. Bu ürünlerin de kısa sürede yayımlanacağını umuyoruz.”
Tahmin edilebileceği üzere, ön sözünde bu kadar çok yazım hatası içeren bu derginin içeriğinin hayret verici düzeyde kaliteli olması beklenemez ki; bahsettiğim dönemde dergiyi okudukça içime fenalıklar gelmiş, sonunu getiremeden bir köşeye atmıştım. Bazılarının daha önce ismini bile duymadığım otuz-kırk tane şair ve yazarın eserlerini -iki aylık olması sebebiyle- bir sayıya sıkıştırırsanız, en sonunda okuyucu fenalıklar geçirip bayılabilir.
Asıl konuya dönersek, işte Nazım Hikmet’in Piraye’ye yolladığı, geçen sene ilk defa yayımlanan o güzel şiir:
Dört Güvercin
Geldi dört güvercin
suda yıkanmak için.
Su mapushane yalağındaydı
ve güneş
güvercinlerin
gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.
girdi dört güvercin
yıkanmak için
suyun içine.
Ve kederli toprakta dört insan
baktı dört güvercine.
Güvercinler hep beraber
güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
uçabilirler.
Durdurmaz onları demir ve duvar
Güvercinlerin yumuşak kanatları var.
Ve kanatlar
Şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
insanların kanatları yok
İnsanların kanatları yüreklerinde.
Dört güvercin
güneşe varmak için
yıkandı, uçtu sudan.
.