09 Ekim, 2008

Yaban Çilekleri


   Yol hikayeleri, yol öyküleri… Ne kadar kolay işlenebilecek bir konu gibi duruyor görsel sanatlar için. Hepsinin birbirinden ayrı, hüzünlü ve (eninde sonunda) umut saçan hikayelere sahip insanların betimlenmesinden ibaret midir yol hikayeleri?

   Smultronstället
   Smultronstället…

   İzlediğim en başarılı oyunculuk performanslardan biriydi Ingmar Bergman’ ın Yaban Çilekleri filmindeki rolüyle, Victor Sjöström’ ünki. Bergman öncesi sinemanın en önemli yönetmenlerinden, kendi filmlerinde de zaman zaman kamera önünde görev yapmış olan Sjöström, 1957 yapımı bu filmi ilk izlediğimde, bana ufak çaplı bir şok geçirtmişti.

   Bir yönetmen olduğundan, esasen sinema için önemli biri olduğundan haberim yoktu o zamanlar. “Nasıl?”, kelimesiyle özetlenebilecek bir ilk tepki vermiştim bu performans için.

   Daha önce izlediğim herhangi bir şeye benzemiyordu.

   
   Seneler sonra bugün, yeniden izledim Yaban Çilekleri’ ni. Her izleyişimde hayran kalacağımı zannediyorum.

   Film, hayatının son demlerini yaşayan (en azından bize öyle aksettirilen) tıp doktoru Isak Borg’ un (Victor Sjöström), eskiden bağlı olduğu üniversiteden alacağı onursal ünvan için yola çıkmasıyla başlayan ve esas olarak profesörün, dolayısıyla yoldaşlarının hikayelerini işleyen bir konu üzerine kurulu.

car

   Başroldeki oyunculuk o kadar üst düzey ki, Bergman’ ın güzel kadınlarından ikisi, Bibi Andersson ve Ingrid Thulin; ayrıca iki as erkek oyuncusu Gunnar Björnstrand ve Max von Sydow gibi önemli oyuncular bile Sjöström’ e eşlik etmekle yetiniyor diyebiliriz.

   Özellikle Isak Borg’ un kabuslarının anlatıldığı birkaç sahnede; bir adam, akrep ve yelkovansız bir saat, bir sokak lambası ve bir tabut kullanarak nasıl büyük bir gerilim sahnesi çekileceğini gözümüzün içine sokuyor Bergman. Bir de sembollerin bir filme nasıl gömüleceğini.

   İlk paragrafta değinildiği gibi, bir yol hikayesinden daha çok, profesörün iç çekişmelerini, geriye dönüşlerini, anı ve hatıralarını temel alan, Bergman tarafından sinema için önemli fikirlerin ortaya atıldığı (daha sonra bir çok yönetmen tarafından kullanılacak olan), bir klasik bu film.

   Bazen birilerini ya da bir şeyleri tanımlarken, “acaba abartıyor muyum?” diye düşündüğüm olur, evet. Ancak tekrar izleyip hakkında bir iki cümle karalamak istediğim bu filmi siz de izlerken Isak Borg karakterini dikkatle takip ederseniz, eminim siz de benim bu övgülerime hak vereceksiniz.

   Bağlantılar:

- Smultronstället

- İnceleme

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics