23 Ekim, 2008

Săracă Inima Mea – Zavallı Kalbim Benim


   “Dünyanın kalbi neresidir?”

   Böyle bir soruya gözü kapalı vereceğim cevap, Balkanlar olurdu.

   Neden mi?

  

   Dün sabah, akordiyon üstadı Muammer Ketencoğlu’nun Açık Radyo’daki Tuna’nın Beri Yanı isimli programını takip ederken hatırladım bu Rumence şarkıyı. Ketencoğlu’nun Ayde Mori albümünde bulunan kaydı ise tam bir şaheser; kusursuz bir şekilde yorumlanmış.

   Kökenlerimde Balkanların da olmasından dolayı sanırım, çok etkileniyorum bu şarkıyı dinleyince, sözlerini duyunca. Ah Balkanlar…


folder

Zavallı Kalbim Benim (Săracă Inima Mea)     

Zavallı kalbim benim.
İşte yine sızlıyor.

Hay, hay kalbim, hay.
Beni derinden yaralıyorsun.

Zavallı kalbim benim.
Bu acıyla doktorlara gittim.

Doktorlar kederime, tasama
Bir çare bulamadı.

Ancak dostlarım ve kemanımın sesi
Hafifletiyor biraz kalbimin sızısını.

 

   Bağlantılar:

- Muammer Ketencoğlu

- Kalan Müzik

.

21 Ekim, 2008

Paysannes Bretonnes


   Kübra’nın çizimlerini zaman zaman buraya koyuyorum. Bugün kendisine çalışmalarını kendisinin koyabilmesi ve isterse ara sıra bir şeyler yazması için bu blog üzerinde yazarlık teklif ettim ve: Reddedildim.

   Partizan basın kuruluşları gibi hedef göstermek istemem ancak işte o Kübra Saygın’ dan geliyor:
   Breton Köylüleri.

 

(Resimlerin üzerine tıklayarak büyütülmüş hallerini görebilirsiniz.)
 
                               Kübra Saygın


Paysannes Bretonnes  
                      Paysannes Bretonnes – 1894
                                Paul Gauguin


   Bağlantılar:

- İlgili yazılar: 1  2  3

- Paul Gauguin

.

16 Ekim, 2008

Blackpool Pride 2008 #1


Site: Chromasia

David J. Nightingale

black pool pride 2008 #1

.

13 Ekim, 2008

Nusret Fatih Ali Han (1948 - 1997)

nusrat


İşittiğim en güzel sesin sahibi; Nusret Fatih Ali Han, altmış yıl önce bugün doğdu. Öldüğünde kırk dokuz yaşındaydı.

Ruhu şad olsun.


  Peter Gabriel ile birlikte kaydettiği Taboo, yukarıdaki kayıt.
Çığlık çığlığa sesini duymak yüksek dozda haz veriyor insana.


Jeff Buckley: "Ünlü bir rüyan var. Onu bana anlatabilir misin?"

Nusret: "Babam 1964' te öldü, ve on gün sonra, rüyamda bana geldi ve şarkı söylememi istedi. Yapamayacağımı söyledim, ama o denememi söyledi. Boğazıma dokundu, söylemeye başladım, ve sonra şarkı söyleyerek uyandım. İlk canlı performansımın babamın cenazesinde olacağını hayal ettim, hep beraber oturup Kuran' dan ayetler okuyacağımızı. Ve kırkında ilk defa canlı söyledim."


Not: findarticles.com sitesindeki röportajdan bir bölümü Türkçeye çevirdim.

Bağlantılar:

- Röportaj

- Wikipedia
.

11 Ekim, 2008

Su Günleri


I)    Su

      seni soruyor
      senin
      ayağına geldi

 

II)   Ben

      suymuşum
      Thales
      söylüyor

 

III)  Çakıltaşı

      seni
      su
      sanıyor


           İlhan Berk

.

09 Ekim, 2008

Yaban Çilekleri


   Yol hikayeleri, yol öyküleri… Ne kadar kolay işlenebilecek bir konu gibi duruyor görsel sanatlar için. Hepsinin birbirinden ayrı, hüzünlü ve (eninde sonunda) umut saçan hikayelere sahip insanların betimlenmesinden ibaret midir yol hikayeleri?

   Smultronstället
   Smultronstället…

   İzlediğim en başarılı oyunculuk performanslardan biriydi Ingmar Bergman’ ın Yaban Çilekleri filmindeki rolüyle, Victor Sjöström’ ünki. Bergman öncesi sinemanın en önemli yönetmenlerinden, kendi filmlerinde de zaman zaman kamera önünde görev yapmış olan Sjöström, 1957 yapımı bu filmi ilk izlediğimde, bana ufak çaplı bir şok geçirtmişti.

   Bir yönetmen olduğundan, esasen sinema için önemli biri olduğundan haberim yoktu o zamanlar. “Nasıl?”, kelimesiyle özetlenebilecek bir ilk tepki vermiştim bu performans için.

   Daha önce izlediğim herhangi bir şeye benzemiyordu.

   
   Seneler sonra bugün, yeniden izledim Yaban Çilekleri’ ni. Her izleyişimde hayran kalacağımı zannediyorum.

   Film, hayatının son demlerini yaşayan (en azından bize öyle aksettirilen) tıp doktoru Isak Borg’ un (Victor Sjöström), eskiden bağlı olduğu üniversiteden alacağı onursal ünvan için yola çıkmasıyla başlayan ve esas olarak profesörün, dolayısıyla yoldaşlarının hikayelerini işleyen bir konu üzerine kurulu.

car

   Başroldeki oyunculuk o kadar üst düzey ki, Bergman’ ın güzel kadınlarından ikisi, Bibi Andersson ve Ingrid Thulin; ayrıca iki as erkek oyuncusu Gunnar Björnstrand ve Max von Sydow gibi önemli oyuncular bile Sjöström’ e eşlik etmekle yetiniyor diyebiliriz.

   Özellikle Isak Borg’ un kabuslarının anlatıldığı birkaç sahnede; bir adam, akrep ve yelkovansız bir saat, bir sokak lambası ve bir tabut kullanarak nasıl büyük bir gerilim sahnesi çekileceğini gözümüzün içine sokuyor Bergman. Bir de sembollerin bir filme nasıl gömüleceğini.

   İlk paragrafta değinildiği gibi, bir yol hikayesinden daha çok, profesörün iç çekişmelerini, geriye dönüşlerini, anı ve hatıralarını temel alan, Bergman tarafından sinema için önemli fikirlerin ortaya atıldığı (daha sonra bir çok yönetmen tarafından kullanılacak olan), bir klasik bu film.

   Bazen birilerini ya da bir şeyleri tanımlarken, “acaba abartıyor muyum?” diye düşündüğüm olur, evet. Ancak tekrar izleyip hakkında bir iki cümle karalamak istediğim bu filmi siz de izlerken Isak Borg karakterini dikkatle takip ederseniz, eminim siz de benim bu övgülerime hak vereceksiniz.

   Bağlantılar:

- Smultronstället

- İnceleme

.

05 Ekim, 2008

The Sound of Wood


Vimeo, ufkunuzu genişletecek için harika bir buluşma noktası. Video paylaşım sitesi yerine buluşma noktası demeyi tercih etmemin sebebi, video tabanlı gerçek bir sosyal oluşum olmasından ileri geliyor. Bu aralar oldukça moda olan “sosyal” ağlar gibi içi boş bir oluşum da değil kesinlikle.

Diğer video paylaşım sitelerindeki gibi geniş veri tabanı bulunmayan, muhtemelen aradığınız çoğu şeyi bulamayacağınız; ancak zaten bildiklerinizi aramak için değil, yeni şeyler keşfetmek amacıyla içinde bulunulması gereken, bambaşka dünyaların anlatıldığı videoların toplandığı site Vimeo.

Dikkatimi çeken videolardan bazılarını zaman zaman koyacağım buraya.

Üye olduğum kanallardan birine gelen harika bir video:

Bir kemanın yapılış öyküsü…


The Sound of Wood - Anthony Edels

Kızın gülüşüne dikkat…

Bağlantılar:

- Vimeo

- Furkan
.

01 Ekim, 2008

Gözler


eyes 

  “What interests me about the eyes is that they are a part of body that doesn’t age.

  In other words, if one looks for one’ s childhood across all the signs of aging in the body the deterioration of musculature, the whitening of hair, changes in height and weight, one can find one’ s childhood in the look of the eyes.”

Jacques Derrida


Not: “Derrida” filmini izlerken kaydettiğim kelamlardan biriydi. Böyle bir lakırdıyı herkes edebilir ama Jacques Derrida söyleyince kulak kabartmak lazım gelir. Türkçeye de çevirdim yazıyı, bağlantılardan ulaşabilirsiniz.


Bağlantılar:

- Çeviri

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics