(İlk Yanıt) – (İkinci Yanıt) – (Üçüncü Yanıt)
A Propos of the Wet Snow, çeşitli sanat eserlerinin, hoş videoların ve resimlerin paylaşıldığı bir sayfa değildir. Burada okuduğunuz bir pasaj, bir şiir, size o eserin ne güzel olduğunu vurgulamak için gönderilmiş değildir. Bilgisayar yahut mobil bir cihazın ekranı, şiir okumak için uygun bir araç mıdır, bu farklı bir tartışmaya konu edilebilir. Fakat müzik, şiir vb. sanatsal aktiviteler için ihtiyaç duyulan yoğunlaşmayı engelleyecek herhangi bir platform’da o aktivitelerin hiçbir anlam ifade etmeyeceği, üzerine tartışılma gereği hissedilmeyecek bir gerçektir. Bu yüzden monitörünüzün şiir okumak için doğru bir araç olup olmadığıyla ilgili yorum yapmam doğru olmayacaksa da (bu bir tercihtir), A Propos of the Wet Snow’un bu hissiyat yoğunlaşmasını engelleyecek bir platform olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Peki bu sayfa şiir okumak, film izlemek, edebi bir yazıyı incelemek için uygunsuz bir mekansa neden bazı gönderilerde şiirler kullanılmaktadır yahut neden kısa filmler paylaşılmaktadır? Bunun nedeni, altı yıl önce oluşturulan bu sayfanın amacıyla örtüşen bir amaçtır:
“Bir tek kişinin hayatını değiştirmek.”
İnsanların hayatlarının bir şiirle, bir cümleyle, okudukları bir yazı, dinledikleri bir müzik, göz gezdirdikleri bir resimle değişebileceğine inanıyorum. Bunlardan yalnız bir tanesiyle her şeyin değişeceği kanaatinde değilim. Fakat her şeyin, birkaç anekdotla başladığına inanıyorum, kendim için de böyle gerçekleştiğini düşünüyorum.
Üç yıl önce başka bir gönderide (bir tartışmanın parçası olarak) amacımı şu cümlelerle ifade etmiştim:
“Ezra Pound’la tanışmam (hayatımı değiştiren önemli şeylerden biridir bu) nasıl tesadüfen ve beklenmedik şekilde, hiç tanımadığım bir adamın yardımıyla, ufacık bir kıvılcım ile olduysa, aynısını yapmak istiyorum sadece.
Belki birileri daha önce fark etmedikleri bir şeyle karşılaşırlar ve bu onları etkiler diye düşünüyorum. Birkaç kez de buna aracı olduğumu hissediyorum. Bilmiyorum ama inanıyorum. Geribildirim istemiyorum, inanmak istiyorum. Acaba şu anda bir başka yerde (o yerin de ismini vererek) ne oldu diye düşünürüz ya bazen. Ben de kendimi kandırıyorum, birilerinin yeni şeylerle tanışmasında katkım oldu diyorum. Belki de onların hayatını değiştirecek bir şeylerle.”
Tüm bunlarla bağlantılı olarak örnek vereceğim Nina’nın Yanıtları, Arthur Rimbaud’nun bir şiiridir. Bu şiiri dörde bölerek yayımlamaya başladım ve ilk üç bölümünü daha önce gönderdim. Alt kısımda da bu şiirin son bölümünü okuyacaksınız. Daha önce bu sayfada bu şiire belki rast geldiniz belki de gelmediniz. Ancak bahsettiğim gibi amacım ne size böyle güzel bir şiirin olduğunu vurgulamaktı, ne de edebi bir eseri övmekti. Amacım her zaman olduğu gibi bir kişiyi, durumu hatırlatmak, vurgulamak ve fark ettirmek için sanat eserini kullanmaktan ibaretti.
Amacım sadece Nina’ydı. Ahmet Haşim’in de bahis konusu ettiği bir varlığı, var olduğunu bildiğiniz, sizin de tanıdığınız, hayatınızın her aşamasında karşılaştığınız ve ömrünü bir hırs, heves ve hiç uğruna heba eden o kadından söz etmekti. Fakat söz ederken de sadece Nina’nın cevabını kullanarak, üzerine başka hiçbir şey eklemeden bunu yapma yoluna gittim. O yüzden bu şiir, sadece edebi bir eserin paylaşımı olarak görülmüş olabilir şu ana kadar. Şiirin bu son bölümünde ise amacımın bu olmadığını, bu sefer şiir üzerine bir şeyler söyleyerek ve fakat Haşim’in sözleriyle ifade ederek vurgulayacağım.
Nina’nın Yanıtları (#4)
Erkek:
-Gözlüğünü, uzun burnunu sokmuş
İncil’e büyükanne;
Pipoların kıvrım kıvrım yükselen
Dumanları içinde
Kurşun kaplama ve köpükler taşan
Bira bardağı;
Hapur hupur, anında jambonları
Yalayıp yutan
Gövdeye indiren dumanlı, korkunç
Koca dudaklar;
Yatakları, yüklüğü aydınlatan
Ocaktaki harlı ateş.
Kalçaları dolgun, yağlı ve parlak
Tombul bir oğlan çocuğu
Çömelmiş sokuyor taslara ak
Çenesini, burnunu
Ve bir sığır burnu homurdanarak
Tatlı tatlı
Yalıyor küçük tombulun yuvarlak
Yüzünü, yanaklarını…
(İskemlesinin yanında kara, haşin
Korkunç bir gölge:
Közlerin önünde ip eğiren
Yaşlı bir kadın;)
Yansırken kül rengi pencerelerde
Sarı alevler
Sevgilim, o yoksul, küçük evlerde
Neler göreceğiz neler!..
Kara, körpe leylakların içinde
Yuvalanmış, küçücük
Bize gülümseyip duran minicik
Gizli pencere…
Söyle tatlım, de bana, gideceğiz
Değil mi? Ne hoş olacak
El ele, göğüs göğüse, ikimiz…
Kız:
- Peki, işim n’olacak?
Arthur Rimbaud
Türkçesi: Erdoğan Alkan
Orijinali: Les Réparties de Nina
PASAJ
Binlerce asırlık erkek medeniyetini anlamak ve benimsemek için işe pek geç koyulan kadın, şimdi müthiş bir gayrete mahkûmdur. Er geç, zihin yorgunluğu, dünya yüzünü saçı vaktinden evvel dökülmüş cascavlak düşünür kadın başlarıyla da dolduracaktır.
İşte o gün korkunç intiharın, dünyü yüzünden tamamen kalkacağı gündür.
Ahmet Haşim - Bize Göre
.