13 Nisan, 2012

Arka Pencere


  - Kadınlar artık mızmızlanmıyorlar, tartışıyorlar…

 

  Kayda değer sanat eserlerinin üzerine laf ebeliği yapılmasından ve bu eserlerin birer deneysel çalışma gibi bölünüp parçalanmasından hoşlanmadığımı ifade etmeliyim. Övgü, yergi, eğlence ya da tespit amacıyla eserin bir bölümünün yeniden işlenmesinden, değiştirilmesinden, teknolojik işlemlerden geçirilmesinden yahut eseri –günün şartlarına göre- yeniden yorumlayarak ortaya bir başka eser çıkarılmasından uzak durulması gerektiği kanaatindeyim.

  Böyle düşünmemin önemli bir nedeni, izleyici, dinleyici ve okuyucuya deneysel bir ürün sunmanın sanata ve güzelliğe ters düştüğünü düşünmemdir. Fakat detaylandırmayacağım bu konu, manipülasyondan hoşlanmama nedenlerimin yeganesi değildir. Genellikle bu tip uğraşların -sanata ulaşma anlamında- başarısız ve ruhsuz olmaları, izleyici, dinleyici ve okuyucu olarak beni, çalışmanın henüz ilk aşamasında ortaya konacak üründen soğutmaktadır.

  Arka Pencere başlıklı bu gönderinin amacı ise, tüm bu yazdıklarımı haksız çıkaracak bir örneği ortaya koymaktır.

  Alfred Hitchcock’un Arka Pencere (Rear Window) isimli filmi, büyükçe bir pencereden etrafı gözleyen bir adamın gözünden bazı hikayeleri içerir. Arka Pencere, tespitleriyle, yarattığı karakterlerle, hikayesiyle ve diyaloglarıyla, renkleriyle ve mekanıyla muhteşem bir filmdir.

  Gönderinin bahis mevzusu ise, kısa bir röportajını da okuyabileceğiniz Jeff Desom isimli kişinin Arka Pencere filminin komşuların gözetlendiği sahnelerinin hızlandırılmış (time-lapse) çekim ile After Effects ve Photoshop yazılımları yardımıyla kayıt altına alınmasıdır. Arka Pencere filmini daha önce izlediyseniz, -tüm kötülemelerime ve aksi yöndeki iddialarıma rağmen- türünün güzel bir örneği ve bir manipülasyon olan aşağıdaki üç dakikalık videonun da çok hoşunuza gideceğinin garantisini verebilirim. Filmi henüz izlemediyseniz, aşağıdaki videodan –filmle ilgili herhangi bir ipucu vermemesine rağmen- filmi izledikten sonra haz alacağınızı tahmin ediyorum. Düzenlenmiş bu kaydın müziği ise, bir diğer sanat eserinin düzenlemesinden ibaret: Johannes Brahms – Macar Dansları no. 5

 

 

   Bağlantılar:

- Çalışmanın ana sayfası

.

07 Nisan, 2012

Türk Ölünce


  İlgili Gönderiler:

- İngiliz Ölünce

- Fransız Ölünce

- Alman Ölünce



 

Asaf Halet Çelebi

Karanlığı geçelim
Karanlığı geçelim

Ne uyku ne ölüm
Hem uyku hem ölüm

Düş içime uyu
ve sonsuz büyü
Unut renkleri ve şekilleri
Hepi ve hiçi

 

Edip Cansever

Ölüm
Sen en güzelsin bu saatlerde
Büyütmüş yetiştirmişsin beni
Söyler miyim hiç sana hayran olmasam.

Bugün de ince, bugün de kırıldı kırılacak
Bugün de
Tam nerede kalmışsam.

 


Oktay Rıfat

Koca bir yazı çekirdek içleyerek
sinemalarda geçirdim.
Taban teptim sokaklarda
tırnak yedim uyudum,
denize baktım usanmadan
ölüme inandım,
güzel çok güzel
olduğunu düşünerek.

 

 

Baki

Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var

Bu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde
Derd ü gam-ı dilberle ölmekte letâfet var

 

 

 

Cemal Süreya

Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte,

Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir…

Üstü kalsın…

 

 

   Bağlantılar:

- Fotoğraflar

.

04 Nisan, 2012

Google Art Project


   İlgili Gönderiler:

- Renoir, Dans Eden Çiftler


  Dance in the Country – Dance in the Country isimli resimdeki kadının ise Renoir için başka anlamlar ifade ettiği anlaşılıyor. Modelin ağzı açık, dişleri gözüküyor ve dudakları yukarıya doğru kavisli. Diğer iki resimden farklı olarak bu kadının mutlu olduğu belirgin. Ressamın, Aline Charigot ismindeki bu kadını mutlu resmetmesinin nedeni, ileride onunla evlenecek olması olabilir mi? Muhtemelen.

                           


  İlgili Gönderiler bölümünde paylaştığım 2010 tarihli yazımdaki merak noktalarından olan “kadının ağzı mı açık, dişleri mi gözüküyor, dudakları ne tarafa bakıyor, mutlu mu mutsuz mu” gibi soruların herhangi bir anlamı kalmadı. Artık Renoir’ın karısının dudaklarına sevgilinizin dudaklarından daha çok yaklaşma imkanınız var ve aşağıdaki resme tıklayarak beni onaylayabilirsiniz.


  Bugünün en güzel ve önemli haberi Google ile ilgili.

  Google’ın, 1 Şubat 2011’de başlattığı çevrimiçi sanat sergisi o dönemde kısıtlı ve değerli bir içeriğe sahipti. 17 koleksiyondan eserlerin bulunduğu bu müthiş proje genişledi ve 155 koleksiyona ulaştı. Oldukça basit bir kullanımı olan Google Art Project, aradığınız esere ulaşmak yahut sadece dolaşmak için sanatçı, ülke ve müze isimlerden oluşmak üzere, üç temel yöntem sunuyor. İstediğiniz sayfayı sol paneldeki menü vasıtasıyla çeşitli sosyal tabanlı sitelerde paylaşabileceğiniz gibi, kişisel galerilerinizi isimlendirip istediğiniz eserlerden oluşan çeşitli koleksiyonlar oluşturabilirsiniz.

 

gogh


Kağıthane’de Cirit

 

  Türkiye’den de Pera (42 sanatçı, 140 eser) ve Sakıp Sabancı (39 sanatçı, 50 eser) müzelerinin bulunduğu projeye benim gibi, hayranlıkla göz gezdireceğinize ve mutlu yaşamanıza engel olmasa bile, uzun süredir güzel bir şeylerle karşılaşmamanın da sıkıcı bir şey olduğuna kanaat getireceğinize eminim.

 

 

   Bağlantılar:

- Google Art Project

.

02 Nisan, 2012

Christina’nın Dünyası’nın Kısa Bir Açıklaması


Andrew Wyeth
Christina's World 
1948


  Andrew Wyeth’in ünlü tablosu Christina’s Worldü (Christina’nın Dünyası) (1948) görüyorsunuz.

  Üzerine tıklayarak büyütülmüş halini görebileceğiniz bu harikulade resme daha önce rast gelmemiş yahut rast gelmiş ve fakat arka planıyla ilgili herhangi bir fikri bulunmayan kişiler için kısa bir açıklama yazmak istedim.

  Resimde görünen bölge, A.B.D.’nin Maine eyaletinin Cushing kasabasında yer almaktadır. Ressam Andrew Wyeth, yazlarını sıklıkla bu bölgede geçirmiştir. Wyeth, 1939 yılında  Christina ve Alvaro Olson kardeşler ile, Betsy James isimli (daha sonra Andrew Wyeth’in karısı olacak, o dönem 17 yaşında), yazlarını o bölgede geçiren bir hanımefendi tarafından tanıştırılmıştır.

  Resimdeki kişi, Christina Olson isimli, kas erimesi hastalığına yakalanmış ve yirmili yaşlarında yürüme kabiliyetini yitirmiş (muhtemelen çocuk felci sebebiyle) ve tekerlekli sandalye kullanmak istemediği için evinin çevresinde sürünerek dolaşan bir başka hanımefendidir.

  Andrew Wyeth, Christina’yı, evinin penceresinden dışarıya baktığında arazide dolaşırken görmüş ve çok etkilenmiştir. O görüntüyü o günden çok sonra, 1948 yılında, Christina 55 yaşındaki iken resmetmiştir. Resmindeki kadının kolları ve bacağı, eklemleri ve pembe elbisesi Christina’ya aitken, genç gövdesi ve başı, o dönem yirmili yaşlarında olan Betsy’ye aittir.

  Fiziksel engelli olsa da, ruhsal olarak hiçbir engelinin olmadığı söylenebilecek Christina’yla ilgili Wyeth, “Çoğu insanın umutsuz olarak nitelendireceği bu durumla ilgili onun hayata karşı olağanüstü zaferiyle ilgili doğru ve adil olabilmek, benim için en büyük zorluktu” demiştir.

  Bu noktada, Wyeth’in hayatıyla ilişkili önemli bir ayrıntı bulunmaktadır. Christina’yı resmetmeye başladıktan bir süre sonra Wyeth’in babası bir tren yolunda öldürülmüştür. Bunun üzerine Wyeth önemli bir değişikliğe gitmiş ve resmini yavanlaştırmış, hüzünlü ve sessiz bir hale büründürmüş ve sonuç olarak Christina’nın Dünyası isimli etkileyici resmi ortaya çıkarmıştır. Resim, hala New York’taki The Museum of Modern Art’ta bulunmaktadır.

   Solda, Olsonların evinin sonraki dönemlerde çekilmiş bir fotoğrafını görebilirsiniz.


   Bağlantılar:

- Kaynak: 1  -  2

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics