27 Mart, 2012

Hürriyet, 1980 Ansiklopedik Yıllığı #5 - Merhaba 21. Yüzyıl #2


  İlgili Gönderiler:

- Hürriyet, 1980 Ansiklopedik Yıllığı  #1  -  #2   -  #3

- Hürriyet, 1980 Ansiklopedik Yıllığı  #4 - Merhaba 21. Yüzyıl #1



Kronolojik yurt ve dünya olayları, geçen yılın içte ve dışta en önemli 10 olayı, Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarının ve başbakanlarının biyografileri, geçen yılın sanat olayları, son 10 yılda dünyadaki en önemli gelişmeler, sağlık bilgileri, dünyadaki dinler, 21. yüzyıl dünyası, enerji, ekonomik ve dünya hareketlerinin incelenmesi ve tarihi, coğrafi konuları içeren binlerce bilgi…

Fiyatı: 100 LİRA

 

  Otuz üç yıllık bir kitaptan kayda geçirdiğim gönderilerin beşincisi, Hürriyet’in gözünden yirmi birinci yüzyılda bizlerin nelerin beklediğine dair öngörülerin de ikinci yazısıdır.

   Bu yazıda bahis mevzusu başlıkları,

  - Yosunların Önemi (yosun püresi, yosun salatası, soslu yosun haşlaması),

  - XXI. yüzyılda öğretmenlerin gereksizliği,

  - Garson kızların yerini alan robotlar,

  - Spor aktivitelerinde yeni rekorların kırılamaması nedeni ile başlayan roket rallileri

şeklinde özetleyebilirim

 

YOSUNLARI HOR GÖRMEYİN


  Aslında artan nüfus ve yoğun kentleşme sorunu içinde insanoğlunun ne süre taze besin sebze, meyve yiyebileceği merak konusu tabii. Aşı, besleyici vitamin ve gübreleme ile verimin artırılmasına karşılık, ekim yapılan alanların azalacağı gerçeği, 21. yüzyıl insanını bir kilo elmaya iki bin lira ödeme zorunda bırakabilir. Yiyecekten söz etmişken, Okyanusların el değmemiş sayabileceğimiz besin kaynağı yosunları unutmamak gerek. Bugün bazı uzak doğu ülkelerinde yenen yosunun 2000 yılının ev kadınınında pek rağbet edeceği bir yemek malzemesi olacağı şüphesiz.

(21. asırda ev işlerinin hemen hemen tümü robotlar tarafından görülecek. Hizmetçilikten sekreterliğe kadar her işi üstlenen robotlar tamir masrafı dışında hiç bir sorun çıkarmayacak hatta çocuğunuza dadılık bile edecekler.

  21. asrın ziyafet sofralarında yosun püresi, yosun salatası, soslu yosun haşlaması belki de şık kutularda sunulan protein peltelerinden vitamin haplarından çok daha leziz olacak. Hap derken şaka etmiyoruz. Şimdiden NASA’nın uzay adamları için hazırladığı konsantre paket yemeklerini kapış kapış alıp kullanan batının pratik kadınının 21 yıl sonra işin daha da kolayına kaçıp vakit almayan, mideyi yormayan sindirimi kolay besin haplarıyla sofra kuracağına kuşku yok. Hatta günün modern mutfak araçlarından sayılan bulaşık makinesinin bile bir kere kullanılıp atılan plastik kağıt veya benzeri bir maddededn yapılmış tabaklar yüzünden modası geçmiş ilkel araçlar sınıfına dahil edilmesi işten bile değil. Bu da günümüzün porselen pyrex ve plastik tabaklarına geçmiş asırdan kalma antika araçlar olarak anılma şerefini bahşedecek.

 

OKULLARDA ÖĞRETMEN YERİNE BİLGİSAYAR


  -Baba, okuldan seninle görüşmek istiyorlar"

  -Ne o, yine mi notların düştü?

  -Evet ama benim suçum yok. Ödevlerime yardımcı olan mini bilgisayarım bir haftadır tamirde.

  Ve kalkıyor, çocuğunuzu eğitmeye uğraşan bilgi dolu makinelerle göreşmek üzere 2000 yılının okuluna gidiyorsunuz. Bin hatta iki bin kişiyi içine rahatça alan, ekranlar, bilgisayarlar, elektronik aygıtlarla dolu amfiteatr biçiminde bir salona giriyorsunuz. Çocuğunuzun kayıt fişini, kontrol görevini yapan kompüterin deliğinden soktuğunuz an yine ışıklar yanıp sönüyor ve ekranda, o dönem alınan notlarla birlikte öneriler de sıralanıyor: Yetersiz. Ders programı iki saat daha uzatılacak. Eski ders saati 8.30-12.30. Yeni ders saati 8.30-14.30. Ya da çalışkan bir ortaokul öğrencisinin ekran dosyasına bir göz atalım: “Üstün başarı saptandı. Genel kültür, zeka, yetenek düzeyi yüksek. Üç dönem atlayabilir. Meslek eğitimine geçmeye hazır…”

  Evet, 2000 yılında öğrenim belki de böyle olacak. Ğeniş öğrenci kitlelerine ders veren, sınav yapan bilgisayarlar, yetersiz öğrencilere evde minik okul kompüterleri yardımıyla ödev hazırlamalarını önerecekler. Zeka ve yetenek derecelerine göre gruplandırılmış sınıflarda derslerin hemen ardından öğrenci, önündeki haberleşme düğmesine basarak egzersizleri kompüterlerin önderliğinde doğrulamalı olarak yapacak. Takıldığı an, oturduğu koltuğun kenarındaki küçük ekranda ana metin ayrıntılı olarak yeniden açıklanacak ve öğrencinin konuyla ilgili soruları özel olarak bilgisayar kanalıyla cevaplandırılacak. Eğer çocuğun hala bir şüphesi kalırsa evdeki merkezle bağlantılı mini okul bilgisayarı devreye girecek ve işin en güzel yanı; ana babaların çocuklarıyla birlikte akşamları problem çözme kabusu sona ermiş olacak.

image4


  MESLEKLER EL DEĞİŞTİRİYOR

  Muhteşem bir otelin kapısından içeri girdiniz diyelim. Resepsiyona ilerleyecek nasıl bir oda istediğinizi söyleyeceksiniz. Sese duyarlı, dört beş dil bilen resepsiyonist bilgisayarın kolu size oda kapınızın anahtar kartını uzatacak ve kimliğinizi konuklar listesine kaydedecek.

  Karnınız mı acıktı? İşte köşede büyük bir lokanta sizi bekliyor. Yalnız sevimli garson kızlar ümit etmeyin. Burada karnınızı ya tepsinizi parayla işleyen dev dolaplardan aldığınız yiyeceklerle dolduracak, ya da bugünkülere pek benzemeyen mekanik yürüyüşlü robot garsona menüden bir şeyler ısmarlamakla yetineceksiniz.

  Veya gürültülü komşunuzla mahkemelelik olduğunuz diyelim. İyi bir avukat gerek size. Gidip bir avukatlık firmasından tüm yasaları içeren bir makine kiralayacak ve koyulan kurallara uyğun muhakeme ve savunma yapabilen bir makinenin sizi yargıç önünde haklı çıkarmasını bekleyeceksiniz.

  Ya da diyelim mide ağrılarından şikayetçisiniz. Bir asır öncesinde olduğu gibi hemen doktora koşmak gereksiz. Kalkıp bir hastanenin teşhis servisine, uzman bir bilgisayara muayeneye gideceksiniz. Sizi tıbbın en gelişken yenilikleriyle baştan başa tarayan makine teşhisinizi koyup ancak ondan sonra tedavi için doktora yollayacak.

  Bu durumda kimbilir belki de 2000 yılının en geçerli meslekleri robot imalat bakım ve tamir firmaları, güneş pili yapımcılığı, uzay dünyü dolmuşçuluğu olacak. Günlerce gazetelerde ilan verip iş arayan bir tornacı ve petrol uzmanı sonunda eleman arayanlar sütunlarındaki şu isteklere göz gezdirmek zorunda kalacak: Okyanus dibindeki şantiyemizin mutfağı için doğal su ürünleri seçimi yapabilecek bir uzman aranıyor… Uzay psikolojisi konusunda en az beş yıllık iş tecrübesine sahipseniz bize başvurunuz… Biyonik aktörlerle dövüşecek 100 figüran alınacak. Müracaat: Uzay Stüdyoları, Hollywood…

image3


  REKORLAR KIRILMAZ OLUNCA

  Bugün tüm dünyayı heyecandan çılgına çeviren yüzme ve atletizm remortmenleri, 21. asırda önce bir süre biyonik yedek parçalardan medet umacak, bir noktadan sonra da o daldaki rekorları kırılamaz hale getirecekler. Böylece birçok spor dalı unutulurken rekorlara açık yeni branşlar örneğin roketlerin yarıştığı uzay rallileri ve astronot elbiseleriyle havada oynayan uzay futbolu doğacak.

  Diskotek ve konser salonlarında ise elektronik beyinlerin besteledikleri şarkı ve melodilerle eskisi gibi hızlı hareket etme yeteneğini yitiren gençliği, ellerinden geldiğince coşturmaya çalışacaklar. Yine de 21. yüzyılın en şanslı kişileri çocuklar olacak. Ellerinde suni dondurma, uzay lunaparklarında doyumsuz saatler geçirecek, gezerken otolardan inip roketlere binerek göktaşı savaşlarını izleyip astronot elbiseleriyle fotoğraf çektirerek çocuk olmanın hiçbir asır değişmeyen sevincini yaşayacaklar.

    

   Bağlantılar:

- Yazıdaki resimlerin kaynağı
.

21 Mart, 2012

Tolstoy’un Kamera Görüntüleri


  Aşağıdaki kayıt, Lev Nikolayeviç Tolstoy’un, ölümünden önceki iki yılından ve ölüm döşeğinden görüntüleri içermesinin yanında, Tolstoy’u gömen adamları da ortaya çıkarmıştır.

 

.

18 Mart, 2012

Fellini’nin Kubrick’e Telgrafı


  İlgili Gönderiler:

- Kubrick’in Anlatımıyla 2001: Bir Uzay Destanı’nın Konusu

- Kubrick Fotoğrafları


    Bu telgraf, 1968 yılında, Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey (Bir Uzay Destanı) filminin gösteriminden kısa bir süre sonra Federico Fellini’nin Kubrick’e gönderdiği mesajı içermektedir.

  Fellini’nin filmden aldığı hazzın iki cümlelik özetinin Türkçesi şu şekildedir:

  “Sevgili Stanley

  Filmini dün izledim ve coşkumdan  heyecanımdan sana bahsetme ihtiyacı  hissettim

  Sana gittiğin yolda bol şans dilerim”

  -Federico Fellini

 

 

  Bağlantılar:

- Kaynak: 12

.

13 Mart, 2012

Sünnet

 

.

10 Mart, 2012

Fakir Joe’nun Ölümü


  Birkaç sene önce, Hans Christian Andersen’in Kibritçi Kız (The Little Match Girl) hikayesinden uyarlanan 1902 yapımı ‘The Little Matchseller’ filmini burada, A Propos of the Wet Snow’da paylaşmıştım.

 

  Bugün ise, Charles Dickens’in doğumunun iki yüzüncü yılında (2012) BFI (İngiliz Film Enstitüsü) arşivlerinde tesadüfen bulunan ve Dickens’ın eserinden bir karakter (Jo, Kasvetli Ev, –Bleak House-) barındıran ilk film olan, 1901 yapımı Fakir Joe’nun Ölümü (The Death of Poor Joe) filmini paylaşıyorum. Aynı yazıda Kibritçi Kız filmine atıfta bulunmamın sebebi, 1901 yapımı bu filmin hikayesinin, Kibritçi Kız hikayesine benzerliğinin bilinmesindendir.

  Görüldüğü gibi, George A. Smith tarafından çekilen ve Joe (Jo) rolünü üstlenen kişinin yönetmenin karısı olduğu bilinen 111 yıllık bu film, kaydın netliği bakımından harika durumda.

 

 

   Bağlantılar:

- Hans Christian Andersen

.

08 Mart, 2012

Benim Adım

 

Karpuz Şekerinde

 

  BENİM ADIM

  Sanırım kim olduğumu merak ediyorsun ama ben sürekli bir adı olmayanlardanım. Adım sana bağlı. Aklından geçtiği gibi seslen bana.

  Eğer uzun zaman önce olmuş bir şeyi düşünüyorsan, diyelim biri sana bir şey sormuştu ve sen de cevabı bilmiyordum.

  İşte benim adım o.

  Belki çok sıkı bir yağmur vardı.

  İşte benim adım o.

  Ya da biri senden bir şey yapmanı istemişti. Sen de yapmıştın. Sonra dediler ki yaptığın şey yanlış “hatam için üzgünüm” dedin ve başka bir şey yapmak zorunda kaldın.

  İşte benim adım o.

  Belki çocukken oynadığın bir oyundu ya da yaşlanıp da camın kenarında otururken, aklına öylesine gelen bir şey.

  İşte benim adım o.

  Ya da bir yerlere yürüdün. Her yerde çiçekler vardı.

  İşte benim adım o.

  Belki bir nehre bakakaldı. Yanında seni seven birileri vardı. Neredeyse dokunacaklardı sana. Daha onlar dokunmadan hissetmiştin bunu. Sonra dokundular.

  İşte benim adım o.

  Ya da birilerinin uzaklardan seslendiğini duydun. Sesleri neredeyse bir yankıydı.

  İşte benim adım o.

  Ya da birilerinin çok uzaklardan seslendiğini duydun. Sesleri neredeyse bir yankıydı.

  İşte benim adım o.

  Belki uzanmıştın yatakta, uykuya dalacaktın neredeyse ve birden bir şeylere gülmeye başladın, kendinle ilgili şakaya, günü bitirmek için güzel bir yol.

  İşte benim adım o.

  Ya da lezzetli bir şeyler yiyiyordun ve bir an ne yediğini unuttun ama devam ettin yemeye, iyi bir şey olduğunu bilerek.

  İşte benim adım o.

  Belki gece yarısıydı ve ateş, ocağın içinde bir çan gibi çaldı.

  İşte benim adım o.

  Ya da belki o kadın o lafı edince sana, kendini kötü hissettin. Başka birilerini de anlatabilirdi: onun sorunlarını daha iyi bilen birine.

  İşte benim adım o.

  Belki de alabalıklar yüzüyordu su birikintisinde ama nehir sadece sekiz santim enindeydi ve ay benÖLÜM’ün üzerinde parıldıyordu ve karpuz tarlaları alabildiğine ışıldıyordu, karanlık ve ay her bitkiden doğuyor gibiydi.

  İşte benim adım o.

  Ve keşke Margaret beni rahat bıraksa.

 

  ***

Bir başka bölümden; Margaret’in kim olduğuna dair:


  MARGARET

  Bu sabah kapı vuruldu. Kapıya vurma şeklinden kim olduğunu anladım, köprüden gelişini de duymuştum.

  Gıcırdayan tek tahtaya bastı. Her zaman ona basar. Bir türlü anlayamıyorum. Neden hep aynı tahtaya basıp durduğu üzerine epeyce düşündüm, nasıl oluyor da hiç ıskalamıyor, ve işte şimdi kapımın önünde duruyor, kapıyı çalıyor.

  Kapıyı çaldığı gerçeğini kabullenmedim çünkü umurumda değildi. Onu görmek istemiyordum. Ne demeye orada olduğunu biliyordum ve umurumda değildi.

  Sonunda kapıyı çalmayı kesti ve köprüden geri döndü ve tabi ki aynı tahtaya bastı: yıllar önce yapılmış, çivileri düzgün çakılmamış ve tamiri imkansız tahtaya. O gidince, tahta sessizleşti.

  Ben tahtaya basmadan köprüden yüzlerce kez geçebilirim ama Margeret her zaman o tahtaya basar.

--Richard Brautigan, Karpuz Şekerinde
   AltıKırkbeş Yayınevi

 

Not: İki pasajdaki tüm yazım yanlışları, yayınevinin basım hatalarındandır.
.

07 Mart, 2012

Kitap Ayracı Reklamı Videosu


  Kitap sayfalarının arasına kütük parçasına benzeyen o standart ayraçlardan koymak yerine kitapları ters çevirerek bırakmayı tercih eden biri olarak, videodaki fikre hayran kaldığımı söylemeliyim. Indie GoGo sayfasında toplam ön ödeme olarak 3.000$’lık bir hedef koyan Oscar Lhermitte isimli kişi, kampanyanın bitimine on yedi gün kala, 17.000$ bağış (ön ödeme) toplamış durumda. Sayfanın sağ tarafında, yaptığınız bağış karşılığında ne kadar ayraca sahip olacağınızı da görebilirsiniz.

  Bir de, videoyu izlettiğinizde “dandik bi’ kağıt parçasına (bu kadar) para verilir mi yahu, koyarım bi müsvedde kağıdı, oldu bitti” diyecek olan standart ayraç benzeri, hayat boyu onlar için ve onlarla birlikte harcadığınız her vakit, sizin için zaman kaybı olacak tanıdıklarınız olduğunun farkındayım; onlara aldırmayın, sevgiliyseniz ayrılın.

 

 

 

   Bağlantılar:

Indie GoGo – Albatros Bookmarks

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics