İnsancıklar, Dostoyevski
Ben mutfakta oturuyorum, daha doğrusu şöyle: Mutfağın yanında (önce şunu söylemeliyim, mutfağım temiz, aydınlık, çok hoş bir yerdir) evet ne diyordum, mutfağın yanında küçük, mutevazı bir oda var... Şöyle dersem çok daha iyi olacak: Üç pencereli, oldukça geniş mutfaktan, özel durumlarda kullanılmak üzere tahta perdeyle bir yer ayrılmış. Hayli geniş bir oda bu, penceresi bile var. Anlayacağınız her çeşit konfora sahip... İşte benim köşem burası. Aklınıza kötü bir şey gelmesin sakın anacığım. Gerçi mutfakta bölme gerisinde oturuyorum ama önemi yok bunun. Hiç değilse biraz uzağım o gürültüden. Karyolamı kurdum, masamı, komodinimi (hepsi iki tane), sandalyelerimi yerleştirdim, duvara bir tasvir astım.
Ben, siz, diğerleri
Ancak mutfakta oturuyorum, hatta şöyle diyelim: Mutfak bile sayılmaz (önce şunu söylemeliyim, mutfağım daracık, kirli ve loş bir yerdir) evet ne diyordum, mutfağın yanında çok küçük, kümes gibi bir bölme var... Şöyle dersem çok daha iyi olacak: Tek bir penceresi olan, iki insanın zor döneceği genişlikteki mutfaktan, benim gibi sefillerin kalması için bir tahta parçasıyla ayrılmış, küçücük bir ‘oda’ bu. Penceresi bile var, eğer duvardaki delikleri pencereden sayacaksak. Anlayacağınız, türlü sefaletle boğuşuyorum... İşte benim köşem burası. Beni düşünmeyin yine de anacığım, gerçi mutfakta bile bir yer bulamadılar bana, bir tahta bölmenin arkasında oturuyorum ama ne yapalım. Hiç değilse yaşıyorum ya Allah'ım, bunu bile bulamayanlar var. Karyolam yok, masam da. Bir sedirin üzerinde uyuyorum. Senin resmini asacaktım duvara ama onun için de uygun bir yer bulamadım, yastığımın altına koydum.
.