Ntvmsnbc’nin haberine göre Gabriel García Márquez yazmayı bırakmış. Yazarın yayıncı temsilcisinin (menajerin afilisi) “García Márquez'in bundan sonra hiçbir şey yazacağını düşünmüyorum” dediği söyleniyor ve Márquez’in önceki açıklamaları da göz önünde bulundurunca “Márquez okurları kaygıya kapılmış”. Bunun üzerine Pınar Kür, Mario Levi, Buket Uzuner, Ahmet Ümit gibi “üstat”lara n’olacak bu Márquez’in hali diye sormuşlar.
Kür, “Hatta bazen –bunu Márquez' için söylemiyorum ama- çok sevdiğim yazarların eski kitapları yanında yeni kitaplarını beğenmiyorum. Belli bir zirveye vardıktan sonra daha az değerli esereler yazabiliyorlar. Bence belli bir yerde bırakmayı bilmek de bir erdemdir.” demiş.
Uzuner, “Benzer yaşlarda Nobelli iki yazardan söz ediyoruz. Bunun yazarın tükenmesiyle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Hele Márquez için... Bu geçici bir istek de olabilir, bıkmış da olabilir.” demiş.
Levi, “Tabii ki Márquez'in yeni yazabileceği kitapları her zaman için heyecanla okumak isterim de, o kadar çok yazdı ki Marquez, bundan sonra artık yazmasa da olur.” demiş.
Ahmet Ümit, “Kafka” demiş. (?)
Bir araya getirirsek: “Nobel almış bir yazar var, üstat olarak algılanıyor ve zirvede. Artık yazsa n’olur yazmasa n’olur. İstese yine kusursuz şeyler yazar ancak artık arşa yükseldiği için bırakabilir yazmayı, canı sağolsun. Kafka.”
Yukarıdaki haberi okuyunca Notos Öykü’nün bir sayısında yazmayı bırakanlarla ilgili bir dosyanın hazırlandığını hatırladım ve (Ret yazarları, Yazmayı niçin bıraktılar?) Notos’un o sayısını Google’de aradığımda Doğan Hızlan’ın bir yazısı karşıma çıktı. Tolstoy, Rimbaud, Oscar Wilde gibi örnekleri alıp yazısına koymuş Hızlan.
Tabii ki böyle çok örnek var. Eğer yazmak deyince, yazdıklarını bir kitap haline getirip yayımlatmak geliyorsa akla; başka tonla yazar da var çeşitli nedenlerle yazmayı bırakan. Eğer yazar deyince yazdıkları basılan ve bundan para kazanan, bunu meslek edinen kişiler geliyorsa akla; birçok yazar var sıkılıp bırakan. Ancak Marquéz’in menajeri tarafından yapılan açıklamaları da düşününce, Harry Potter serisinin yazarının “hikayeyi burada kesiyorum, bir daha yazmayacağım” demesinden ne farkı var bu yapılanın?
Eğer bir yazar “bıraktım” dedikten sonra da küçücük bir kağıt parçasına bir şeyler karalamak dahi içinden gelmiyorsa o zaman gerçekten bırakmış demektir. Ya da yazdıklarını başkalarına da sunma kısmında cimri davranıp yazdıklarını sadece kendine de saklayabilir. Ancak bunun yazarın menajeri tarafından, bir pop-müzik yıldızının sahnelere veda etmesi gibi açıklanması, samimiyeti ortadan kaldırıyor kuşkusuz. Bir de durum sadece kitaplarının basılmayacak olmasından ibaretse artık ve böyle yaygara koparılarak her yerde haberi yapılıyorsa, gözümde Adnan Şenses’in sahnelere vedasından hiçbir farkı yok bunun. Her an bir dönüş olabilir ve yeni bir kitapla karşılaşabiliriz. Ve hatta şu anda hazırlanıyor bile olabilir. İyi tarafından bakarsak, artık çok sevdiği Shakira’yı rahat rahat soyup onu övebileceği, ona özel senaryolar yazabileceği bol bol vakti olur belki de yazarın. Bu da bardağın dolu kısmı.
Bir tarafta, Büyük Bir Günahkarın Yaşamı’nı bitirmeye çalışırken ölen Dostoyevski varken bu tip sahnelere vedalar komik duruyor gerçekten. Şimdi bu yazıyı bitirilebilecek en güzel şekilde bitireceğimi düşünüyorum bu alıntıyla:
"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kâğıt kalem aldım, oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."
Sait Faik Abasıyanık
Bağlantılar:
- Haber
Bence bazan insanlar iki seyi karistiriyor. Yazmak ve yayinlamak. Bir yazar icin yazmak bir varolus sorunudur. Yazarak varolur. Sait Faik'in alintisindaki gibi yazmadan duramaz. Bunun icin iyi urun vermek vermemek sorunu daha cok yazarin icsel yargilamalari - doyum bulmalari ve kuskusuz yayainlanma hakkina sahip degereleri ile ilgilidir. SYani adam yazmayacagim derken neyi kastettigini bilmek gerekir. Belki yayinlamayacagim demek istemistir. Eserlerinin metaya donusmesinden nefret etmistir. Bazan dusunuyorum da sanatcinin eseri sanatcinin bir p[arcasidir. Ve bunun vitrinlik satilmasi bir utanc verici bile olabilir... Ha bu adam nasil mi karnini doyuracak? O kadar yaratici ise bulsun bir yolunu abi... :-)
YanıtlaSilMadem Dostoyevski'den örnek verdim, bahsettiğiniz ikilemi de onun yoluyla çözeyim:
YanıtlaSilKumar. :)
Devlet memuru olmasin da ...
YanıtlaSilPavese'yi hatırlayın lütfen, günlüğünün son sayfasını:
YanıtlaSil"Gizlice en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda.
Yazıyorum: Ey, sen, acı. Peki sonra?
Bütün gerekli olan biraz cesaret.
Acı ne kadar ortaya çıkar ve kesinleşirse, yaşama içgüdüsü o kadar ağır basıyor ve intihar düşüncesi zayıflıyor.
Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendini beğenmişlik değil.
Tiksiniyorum bütün bunlardan.
Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım"
Pavese bir daha hiç yaz(a)madı.
Ve şüphe yok ki Pavese'nin terki saf, alçakgönüllü ve iddiasızdır.
YanıtlaSilAma en çok da yaygarasız.