26 Aralık, 2007

Rastgele Balthazar

 

balthazar    Google'nin Not Defteri hesabımdaki kayıtlı notları silerken,'sinema'  başlığı altındaki notların arasında bir bağlantı buldum bugün. Boğaziçi Üniversitesi'nden.  Bağlantının yanında herhangi bir açıklama olmadığı,sonuna kadar da okumadığım için merakımdan açtım. Pdf uzantılı bir dosyanın Google'deki "HTML olarak görüntüle" seçeneğinin bağlantısıymış. Dosya ismi  'Au_Hasard_Balthasar.pdf ' . HTML görüntüsü ise yarım yamalak açılıyor. 'Rastgele Balthazar' filminin Deniz Şimşek isimli şahıs tarafından yapılan bir incelemesi.  Bağlantıyı açıp filmi hatırlamak hoşuma gitti. Sayfa doğru dürüst açılmayınca dosyayı indirdim ve incelemeyi okudum. Posterini buraya koyayım,bir iki bir şey yazayım diye düşünmüştüm filmi ilk hatırladığımda. Ama yazıyı okuyunca ekstra bir şeyler karalamaya gerek olmadığını gördüm.

   Robert Bresson'un yönettiği filmde başrolleri ve benzer kaderleri paylaşan oyuncular 'bir kız ve bir sıpa' . Bu bir cümlelik açıklamadan sonra bahsettiğim incelemenin adresi bu*. Kısa fakat yerinde bir inceleme olduğunu düşünüyorum.

                   

  'Bir sayfalık'  bir film incelemesinin bağlantısını vermek için bu kadar yazı yazmak...


   Bağlantılar:

- *

- Robert Bresson. (İngilizce)

- Imdb'de film.

22 Aralık, 2007

Davut ve Golyat

 

davut ve golyat                        
                  David and Goliath – 1599 
            Michelangelo Merisi da Caravaggio


 

"Sonra koşup üzerine çıktı. Golyat'ın kılıcını tutup kınından çektiği gibi onu öldürdü ve başını kesti. Kahraman Golyat'ın öldüğünü gören Filistliler kaçtılar."   
                                                                                             Eski Ahit - 1. Samuel'17:51

 

  "Derken, Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir."    
                                                                                                 Kur'an – Bakara'251

.

18 Aralık, 2007

Andrei Rublev ve Yunan Theophanes


   Sinemanın sanatsal bir değeri varsa, kuşkusuz bunu sağlayan kişilerin başında Tarkovski geliyor. O ve onun gibi nadir örnekler sayesinde, sinemanın insanların "eğlenme" ihtiyaçlarını gidermeleri için bir araç olmadığını kavrayabiliyoruz.

   Andrei Rublev ile ilgili yorum yapacak düzeyde görmüyorum kendimi. Tarkovski'nin, muhtemelen yönetmenlerin en büyüğünün, çektiği filmlerin içinde benim en "sevdiğim" olanı Andrei Rublev'den bir alıntıdır aşağıdaki. Aşağıdaki diyaloğun Türkçe'sini toplu halde herhangi bir internet sitesinde bulamadım. Filmin altyazı dosyasını bulup oradan kopyalayabilirdim belki ancak şimdilik İngilizce'sini koyuyorum. Aşağıdaki diyalogu en yakın zamanda Türkçe'ye çevirip koyacağım buraya.


***

Theophanes:    Tell me honestly, are the people ignorant or not? Well, are they?

Andrei Rublev:    They're ignorant, but whose fault is that?

Theophanes:    It's their own stupidity. Did you ever sin through ignorance?

Andrei Rublev:    Everyone has.

Theophanes:    And I have too. God forgive us and make us better. Well, never mind. The Last Judgement is coming; we'll burn like candles. Mark my words. Each will accuse the other of his own sins, to defend himself.

Andrei Rublev:    Theophanes, how can you paint with such ideas, even accept praise? I have become a hermit and lived in a cave.

Theophanes:    I serve God, no man. As regards praise, what is praised today is abused tomorrow. They will forget you, me, everything. All is vanity and decay. Humanity has achieved every stupidity and baseness... and now it only repeats them. Everything is an eternal cycle. If Jesus returned to earth, they would crucify him again.

Andrei Rublev:    Of course, if only evil is remembered... then you will never be happy in the sight of God. Perhaps we must forget some things; but not all. I don't know how to say it.

Theophanes:    Then be quiet and listen to me.

Andrei Rublev:    You think that one can only do good alone?

Theophanes:    Good. Remember the New Testament. Jesus taught people in the temples... so why did they gather later? To kill him! "Crucify him!", they shouted. And the disciples? Judas sold him. Peter denied him. They all ran away, yet they were the best.

Andrei Rublev:    But the repented.

Theophanes:    That was afterwards, when it was too late.

Andrei Rublev:    Of course people do evil. Judas sold Christ, but who bought him? The people? The scribes and the Pharisees could not find witnesses to testify against this innocent. The Pharisees were masters of deceipt, educated. They had studied to gain power, take advantage of the people's ignorance. We must remind people more often that they are people. Rus, of the same blood, of the same land.

   Evil is everywhere. Someone will always sell you for thirty pieces of silver. New misfortunes constantly befall the peasant... either Tatars, or famine, or plague... and he still keeps on working... meekly bearing his cross. He does not despair. He is silent and patient. WHe only prays to God for enough strength. How could God not forgive him his ignorance?

   You know yourself. You're tired and discouraged... and suddenly in the crowd you meet a human glance... and everything's lighter. As is is after the communion. Isn't it so?

   You just spoke of Jesus. Perhaps he was born and crucified to reconcile God and man. Jesus came from God; so he is all powerful. And if he died on the cross, it was pre-determined... and his crucifixion and death were God's will. That would have aroused hate in those who loved him. If they had been near him at that moment... if they loved him as a man only. But if He, of his own will, left them... He displayed injustice or even cruelty.

***

  Bağlantılar:

- Kaynak.

- Film incelemesi.

.

16 Aralık, 2007

Bir Dostoyevski Okuru

Bir Dostoyevski Okuru     
         Bir Dostoyevski Okuru -1907  
                   Emil Filla

 

  Bağlantılar:

- Emil Filla.

- Çek Kübizmi.

- Národní galerie v Praze.

.

14 Aralık, 2007

I Might Be Wrong: Live Recordings


Parça Listesi:

1. The National Anthem (Live)

2. I Might Be Wrong (Live)

3. Morning Bell (Live)

4. Like Spinning Plates (Live)

5. Idioteque (Live)

6. Everything In Its Right Place (Live)

7. Dollars & Cents (Live)

8. True Love Waits (Live)


  Nasıl kitap okuma alışkanlığını ebeveynleri sayesinde küçük yaşta kazanmamış çocukların çoğu, kitap okumanın güzel ve faydalı bir şey olduğunu bilmelerine rağmen bu alışkanlığı kazanmak için genelde uzun ve can sıkıcı kitap okuma seanslarına maruz kalırlarsa,ben de hayatımın bir böülümünde sözsüz müzik karşısında böyle bir durumdaydım.

  "Sözlü müzik" denen şeytan icadına, lise yıllarımdan sonra giderek artan bir şekilde soğuk durmaya başladım. Biraz önce dediğim gibi önceleri kendimi zorlayarak enstrüman müziği ile ilgilendim ve aynı kitap okuma alışkanlığını kazanmaya çalışan kişilerde olduğu gibi,bir süre suratımı ekşiterek devam ettim. O günlerde ancak sözün ayrı, müziğin ayrı bir şekilde sunularak insanlara güzel eserlerin verilebileceğine kendimi inandırmaya çalışırken, şu anda o şekilde düşünmüyorum. Nitelikli ve kaliteli sözlü müzik örneklerini göz ardı edebileceğimi sanmıyorum.

  İşte kaliteli ve nitelikli sözlü müzik yapan kişi veya grup örneklerinden biridir Radiohead. Albümlerinin elime geçiş sırası şöyle: Amnesiac, Kid A, The Bends, OK Computer, Pablo Honey, Hail to the Thief. Her albümü elime geçtiğinde uzun süre,belki birer seneye yakın olmak üzere dinledim. Şimdi de In Rainbows elimde. Ve dönüp dolaşıp vardığım yer, ilk başladığım yer oldu. Amnesiac-Kid A.

Seneler önce arkadaşımın derste okuduğu, benim de o akşam ondan alıp eve götürdüğüm ve şu anda ismini hatırlamadığım bir dergide (Amnesiac'ın piyasaya sürüldüğü sene,2001'de) şöyle bir cümlenin olduğunu hatırlıyorum. "Eğer bu ay için sadece bir albüm alacak paranız varsa, bu albüm Amnesiac olmalı." Bu cümle,grupla ilgili az da olsa var olan merakımı tetikledi ve ertesi gün Amnesiac 'ı kaset olarak aldım. Beni çok etkilediğini hatırlıyorum. İlk gün için en çok üzerinde durduğum parça ise You and Whose Army idi. "We ride tonight,ghost horses." Bu parçanın sözlerinin ne düşünülerek yazıldığını o günlerde bilmediğim için, çok farklı şeyler düşünerek etkilenmiştim sözlerden. Thom Yorke'un kastettiği şeylerden çok farklı şeylerdi. Şu anda biliyorum ne anlamda yazıldığını sözlerin. Yine de vurucu sözler olduğunu düşünüyorum.

Radiohead'in müziği ile yedi-sekiz senelik yakın bir münasebetim olduğu için,belki daha sonra uzun bir yazı yazma imkanım olabilir. Ancak bugünlük "I might be wrong" ismindeki,canlı kayıtlardan oluşan bu albüm hakkında bir şeyler yazmak istiyorum.

  İlk albüm Pablo Honey(1993), son albüm In Rainbows(2007). On dört senelik bir zaman dilimi (stüdyo albümlerinin çıkış tarihleri bakımından) Radiohead için. Ve kişisel görüşüm,bu on dört senelik serüvenin zirve noktasıdır yukarıdaki albüm. The National Anthem, Idioteque, Everything in its Right Place ve Morning Bell parçaları "Kid A" albümü, I might Be Wrong, Like Spinning Plates, Dollars & Cents ve başka bir versiyonuyla yine Morning Bell "Amnesiac" albümü çıkışlı. True Love Waits ise herhangi bir stüdyo albümünde kayıtlı bir parça değil.

  2001 yılı sonunda piyasaya sürülen I Might Be Wrong: Live Recordings albümünü, çıkış tarihinden birkaç sene sonra dinleyebilme imkanım olmuştu. Albümün parça listesini ilk gördüğümde oldukça şaşırmıştım. Çünkü elime kağıt kalem alıp on tane Radiohead şarkısını alt alta dizmek istesem, bu albümdeki sekiz parçadan yedi tanesi o listeye girecek olanlardı. Albümün cd'sini müzik setine takıp ilk iki parçayı (The National Anthem ve I might be Wrong) dinlediğimde ise,ses kalitesinden çok etkilenmiştim. Gerçekten, canlı kayıt olmasına rağmen çok kaliteli idi albümdeki kayıtlar. Tekrar tekrar dinlediğimde ise bu eserin, parçaların çalınış biçimi ve konser kaydından dolayı albümdeki kendine özgülük bakımından, herhangi bir Radiohead albümünden daha yüksek bir yerde olduğunun farkına vardım.

  Bu albümü dinlemeye her karar verdiğimde,belli bir konsantrasyon seviyesinde olmam gerektiğine inanıyorum. Nitelikli her müziği dinlemek için bu temel bir şart gibi gözükebilir ancak ben olağan bir dikkat kesilme durumundan daha fazlasından bahsediyorum.

  Yazının başındaki "sözlü müzik-enstrüman müziği" bahsine dönersek,bu albümü bu kadar tutmamın nedeni belki de çok kuvvetli olan müziğin içine sözlerin serpiştirilmiş gibi durmasındandır. True love waits parçası hariç tabii ki. Bir müzik eseri için kuvvetli sıfatının kullanılmasının çok yerinde olup olmadığı konusunu daha önce düşünmedim ve kesin bir fikrim yok. Ancak şu an için I Might Be Wrong albümündeki müziğin çok kuvvetli olmasından daha iyi "tek" kelimelik bir tanımlama yapamıyorum.

Bağlantılar:

- Wikipedia'da albüm.

- Amazon.com'da albüm.

- Pitchforkmedia.com albüm incelemesi.

10 Aralık, 2007

Andrey Tarkovski hakkında

tarkovsky2

b

"When film is not a document, it is dream. That is why Tarkovsky is the greatest of them all.
He moves with such naturalness in the room of dreams. He doesn't explain. What should he explain anyhow? He is a spectator, capable of staging his visions in the most unwieldy but, in a way, the most willing of media.

All my life I have hammered on the doors of the rooms in which he moves so naturally.Only a few times have I managed to creep inside. Most of my conscious efforts have ended in embarrassing failure—The Serpent's Egg, The Touch, Face to Face and so on."

Ingmar Bergman

09 Aralık, 2007

Kübra Saygın

the_last_day_together_by_tottokoro untitled

                  The Last Day Together                                                Bleeds in Black

back_to_the_childhood_by_tottokoro         wuhuu_cekilin_yoldan_by_tottokoro

       Back To The Childhood                                                        N/A


İlgili Bağlantılar:

- Tottokoro-Deviantart

.

Pasaj


Akşam bir mecliste bulundum. Orada terennüm ettikleri şu beş beyit ne kadar hoş geldi. Deniyordu ki:

"Hayatımda bir kere rahattım: O ay yüzlü güzelim kucağımdaydı.

Onu uyku sarhoşu görünce: Ey selviyi utandıran dilberim,dedim.

Bir saniye nergis gözlerini tatlı uykundan yıka,güller gibi açıl,bülbüller gibi şakı.

A cihanın fitnesi,niçin uyuyorsun? Haydi o lâ'l rengi tatlı şarabını sun.

O uyku haliyle perişan sevgilim bana baktı: Dikkat et,hem fitne diyorsun,hem uyuma diyorsun,
Aydın fikirli sultanın çağında fitneyi uyanık gören olmaz ki..." dedi.

                                                                                                    Bostan - Sadi



İçe Kapanış


Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten, kimine gam.

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte;
Toplasın acı meyvesini nedametin
Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
Eski zaman esvaplariyle eğilmişler;
Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.


                             Charles Baudelaire  
                              Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu
 
                                      Orijinali: Recueillement 
                                                

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Web Analytics